9 Ocak 2017

İbrahim Varelci, Güray Süngü ve A. Ertuğrul’un Hazırladığı Korkut Ata Ne Söyledi kitabını değerlendirdi

ile izdiham

KORKUT ATA O GÜN NE SÖYLEDİ, BİZ BUGÜN NE ANLADIK?

Dede Korkut Hikâyeleri, Oğuz Türklerinin yaşamını bütün yönleri ile ele alan, sembollerin diliyle konuşan büyük bir değerler bütününü oluşturur. Bu hikâyeler, şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş ve bu yüzden tekrar hatırlamamız gereken kültürel değerlerden bahsediyor. Tam da kültürel erozyonun açığa çıktığı ir dönemden geçiyoruz. Kültürel anlamda çok işin yapıldığı ama niteliksel olarak hala çok geride olduğumuz bir dönemi yaşıyoruz. Kültürün aktarımı ve yaşatılması açısından Dede Korkut Hikâyeleri üzerine önemle durulması gerekiyor. Korkut Ata’nın o gün söyledikleri bugüne nasıl uzanır düşüncesiyle hazırlanmış bir çalışma var şuan elimizde.

Sadece bizim toplumumuzda değil birçok toplumda çok okunan kitapları nitelikli okurlar belirlemiyor. Nitelikli eserler çok okunmuyor. Belki de bir eserin nitelikli oluşu bu sırda saklı. Bilemiyoruz. Fakat şunu iyi biliyoruz ki çok satanlar listesi, kültürel manipülasyonun en sinsi halidir. Bu listelerin asıl amacı, henüz okuma kültürü kazanamamış kitleyi tüketime sürüklemek, okuru kolay anlaşılır ve bir solukta okunabilen piyasa kitaplarına yönlendirmektir. Ortaokul ve lise öğrencilerinin elindeki kitaplara bakılınca ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır. Bu yüzden yeni nesile yepyeni ufuklar açan kendi öz kültürümüzü anlatan eserler yazılmalı. Tabi bu ağır bir yük. Aynı zamanda çok da zor. Edebi türlerin teknolojiye entegre oluşu ve edebiyatta kullanılan karakterlerin misyonunun ve vizyonunun değişmesi gençlerin algılarını değiştirdi. Burada ne demek istediğimizi açıklamak için, son zamanlarda sinemaya uyarlanan “Alacakaranlık” serisine bir göz gezdirmeniz yeterli olacaktır.  Bunları neden söyledim? Bu söylediklerimin Korkut Ata Ne Söyledi kitabıyla ne ilgisi var? Bizce çok ilgisi var. Eğer Korkut Ata’nın o gün söylediğini bugün anlayamıyorsak veya bugüne taşıyamıyorsak, soluk aldığımız edebiyat dünyasında ciddi sorunlar var demektir. Durumun bu kadar vahim olmadığını, aslında sırf bu çalışmadan bile anlayabiliyoruz.

Peki, Dede Korkut ne söyledi? Dede Korkut Kitabı, Türklerin geçmişten bugüne birçok konudaki düşüncelerini, davranışlarını, inançlarını, algılarını ve en genel bir ifadeyle hayata bakışlarını anlatan önemli bir eserdir. Türklerin eski dönemlerde geçirdikleri mücadeleleri, tabiatla olan ilişkilerini konu edinen destansı hikâyelerdir bunlar. Dede Korkut hikâyeleriyle ilgili gerek ülkemizde ve gerekse yurtdışında birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların birçoğu akademiktir. Klasikleşmiş bir anlatının günümüze uyarlanması ise yapılan diğer çalışmalardan biraz daha farklı bir yerde konumlanıyor.

Eğer klasik bir metni bugün tekrardan konuşturacaksanız,  bugün bize ne söylediğini merkeze almanız erekir. Semboller değişime uğrayabilir. Çünkü her şey değişiyor, semboller değişiyor dolayısıyla insan da değişiyor. Üstelik bu değişim günümüzde daha çok hissediliyor. Dede Korkut hikâyelerinin merkezine baktığımızda karşımıza bazı unsurlar çıkıyor: Kahramanlık, coşkunluk, milli ve manevi değerlere vurgu, milli bir destan olma özelliği, halkı konu edinmesi, tabiat unsurunun ön planda olması, destansı dili, yalın üslubu, açık ve keskin anlatımı. Bu minvalde, Güray Süngü ve Aykut Ertuğrul’un editörlüğünde hazırlanmış Korkut Ata Ne Söyledi kitabında kaynak metinle sıkı bir bağ kurulmuş ve yaşadığımız çağa uyarlanmıştır. Kurulan bu bağ önemli. Her ne kadar her öykücü kendi diliyle yazmış olsa da Dede Korkut’un özü sayfalarda tüm canlılığıyla duruyor. Dilerseniz bu söylediklerimize birkaç örnek verelim.

“Ben Boğaç Han, Dirse Han Oğlu!” uyarlamasıyla Güven Adıgüzel, Dede Korkut hikâyesinin yalın dilini şiirsel bir dile taşımış, yer yer destansı anlatımıyla hikâyeye farklı bir soluk getirmiştir. “Dedem Korkut’un Çelik Çulluk’tan Kurtardığım Boyu” uyarlamasında Arda Arel, Dede Korkut’un fantastik yönüne vurgu yaparak günümüz bilimkurgu argümanlarını da kullanmış. Ayrıca kaynak metindeki semboller arasında birtakım değişiklikler yaparak hikâyeyi kendi anlatım imkânlarında yeniden kurmuş. Ayrıca hikâyenin kaynak metninde yer alan kırk gün kırk gece motifi, tabiat sevgisi ve ağaç figürü, yazar tarafından da işlenmiş. Örneğin Dede Korkut’un “çobanın ağaç söküp sırtında taşıması” hadisesini hikâyesinde, Bir ikindi vakti yaşlı meşenin altına kazılmış o derin çukura girdiğimde, dedemi elime verdiler. Dedemi ilk taşıdığım gün odur, şeklinde farklı bir okumaya tabi tutmuş, meselenin özünü yitirmeden hikâyenin sembollerini değiştirmiştir. Bu da edebi metinlerin günümüze uyarlanabilmesinin güzel bir örneğidir.

Aynı şekilde Arif Hasan Kaya’nın dilinde Korkut Ata’nın söylediği destansı bir hikâye olma hüviyetinden hiç bir şey kaybetmemiş aksine Anadolu hikâyeciliğinin güzel bir örneği olmuştur. Güray Süngü’nün “Şehit Oğlu” uyarlaması ise Dede Korkut’un sıklıkla vurguladığı kahramanlık vurgusunun günümüze çok çarpıcı bir yansıması. İslam dininin manevi anlamda en büyük mertebelerinden biri olan şehitliği, hikâyenin merkezine koyarak bir yaşındaki çocuğun gözünden anlatmış. Yer yer ironi barındıran, iç hesaplaşmaların ve özeleştirilerin bulunduğu, bazı politik söylemlerin kullanıldığı bir hikâye haline dönüşmüş. Bu şekliyle tam da günümüze yansıyan bir uyarlama olmuştur.

Anadolu’daki ilk dönemlere ait Türk Edebiyatının yazılı kaynakları oldukça sınırlıdır. Elimizde bulunan sayılı malzemeden yararlanma imkânları da çok yeterli değildir. Bu yüzden Dede Korkut Kitabı bize dil, edebiyat ve kültür açısından çok geniş malzeme ve inceleme imkânları sunuyor. Gelenek/görenek, töre ve inançların rollerini ortaya koyması bakımından Dede Korkut’un, eşsiz bir kaynak olduğu kabul edilmektedir. İşte bu eşsiz eserin günümüzde bize ne söylediğine bakmak hepimiz açısından oldukça önemli.

Korkut Ata Ne Söyledi Korkut Ata Ne Söyledi, İz Yayıncılık, 2016 Kasım

 

 

 

İbrahim Varelci

İZDİHAM