25 Şubat 2016

İbrahim Tenekeci, Tüfeksiz Hareketler

ile izdiham

İbrahim Tenekeci’nin yazdığı metinlerden oluşan deneme kitabı Tüfeksiz Hareketler Profil Yayıncılık’tan çıktı.

Milli Gazete’de değişik zamanlarda yazdığı denemelerden oluşan kitapta güne ve güncele dair denemeler yer alıyor.

Hüseyin Akın’ın kitap hakkında yazdığı yazı aşağıda yer alıyor.

 

Bir türkümüz vardı şöyle başlıyor veya devam ediyor: “Ben ahlâkın beğendim / Cemalinde gözüm yok.” İşte bu anlayıştan, doksan altmış-doksan’a nasıl gelindi? Bunu gerçekten tartışmamız gerekiyor.”

Yukarıdaki satırlar İbrahim Tenekeci’nin yeni çıkan deneme kitabından alınma. (Profil Yayınları, Eylül 2010) Bu tespiti çok beğendim. Dünden bugüne ahlâk adına ne denli ileriye gittiğimizi gösteriyor. Geri ve ileri kelimeleri her şeyde bir iniş ve çıkışı ifade edebilir belki, ama ahlâk hariç.

Ahlâk adına ileri gidiş bir yozlaşma ve çürümeyi ifade ederken, ahlâki geri gidiş öze dönüşü, köklere inişi yansıtır. ‘İleri gitmek’ tabiri dilimizde her zaman pozitif bir ilerlemeyi işaret etmez. ‘Çok ileri gitmeye başladın’, ‘Fazla ileri gidiyorsun’ derken aslında bir sapmaya ve sınırı aşmaya dikkat çekmiş oluruz.

Ahlâk adına kazanım olarak ne varsa hep geridedir. Ahlâki ilericilik diye bir şey yoktur. Tüfeksiz Hareketler kitabı tam da bu savunma alanımızı hatırlatıp bizi geriye çekilmeye çağırıyor. Tenekeci bu çağrıyı ağırlıklarını atmış bir şekilde sesini hiç yükseltmeden yapıyor. Ortalığı hiç velveleye vermiyor. Menfi olanı örnek verirken kokusunu çıkarıp ortalığı rahatsız etmiyor. Kimi vaizlerin yaptığı gibi işkembeyi göz önüne, ayakaltına saçmıyor. Sansar kürkü giymiş hayvan hakları savunucularının şiddete dair sonu gelmez konferanslarının hükümsüzlüğünü ortaya koyuyor. Talkınla salkım arasına sıkışmış din anlatıcılarının trajikomik hallerini bağırmadan fısıltı tonunda hüzünlü bir eda ile dile getiriyor. Elinde tüfek olmadığı için sözün namlusu kimseye doğrultulmuş da değil. Yanlış anlamalar istikametinden önyargılara nasıl ulaşıldığını gösteriyor.

Sözün namlusu olur da namusu olmaz mı? Olur elbette. Bu bütün yakınlarımız ve sevdiklerimiz gibi kelamın başını öne eğdirmemektir. Daha da önemlisi “Peygamber Efendimizin o mübarek, o güzel yüzünü yere baktırmamaktır.”
İbrahim Tenekeci’nin Tüfeksiz Hareketler kitabında kendisine refakat edip sözüne eşlik eden oldukça kalabalık bir referans grubu da var. Yazarın altını çizdiği satırlar, üstünü çizdiği negatif insanlar ve sözünü balla kestiği çok önemli kalemler okuyucuya aynı zamanda kılavuzluk vazifesini ifa ediyor. Okuyucuya dolaylı biçimde kimi okumalıyım, kimin izini sürmeliyim, kimlerden ve nelerden uzak durmalıyım gibi soruların cevabını sunmakta yardımcı oluyor.

İşte Tüfeksiz Hareketler’e refakat eden, altı itinayla çizilen isimlerden bazıları: Hayriye Ünal, Arif Ay, Hüsrev Hatemi, İsmet Özel, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Hüseyin Akın, Mustafa Akar, Osman Toprak, Ahmet Haşim, Süleyman Çobanoğlu, İsmail Kara, Ayhan Demir, Nurettin Yıldız, Cemil Meriç, Osman Numan Baranus, Necip Fazıl, Celal Fedai, A. Kadir, Asım Öz, Enis Batur, Mustafa Kutlu, Tezer Özlü, Özdemir Asaf, Fatih Çodur, Ece Ayhan, Ali Çolak, Mehmet Tepe, Haydar Ergülen, Ömer Lekesiz, Hakkı Özdemir, Dücane Cündioğlu, Ziya Osman Saba, Özkan Satılmış, Mustafa Özel… Bu isimlerin birçoğu aynı zamanda şairin kafa ve gönül dünyasına ışık tutan, hareketlerine Muhammedi bir muhabbet sinmiş, elleri ve de dilleri tüfeksiz isimler. Tenekeci bu ve buna benzer daha birçok ismi zikrederek aslında dolaylı anlamda şunu söylemek istiyor: Parmağa değil, parmağın gösterdiği yere dikkat etmek şartıyla bu isimleri takip ederek de ahlâka vasıl olabilirsiniz.

Millî Gazete’de değişik zamanlarda yazılan elli yazıdan oluşan Tüfeksiz Hareketler, gazete okuyucularına yazarı bütüncül görebilme imkânı da tanıyor. Köşe yazısının sanıldığı gibi düz bir yargıyla konjonktürü kollayıp vaziyeti idare eden günübirlik yazılar olmadığını bu kitapla bir kez daha anlıyoruz. Zira her makale belli bir güne ait olsa da, gündemi hiç değişmeyen, gündemden düşmeyen konuları içeriyor. Bu konuların odak noktasında hiç kuşkusuz ahlâk yer alıyor. Allah inancıyla ahlâk inancının ne denli iç içe olduğunu yakinen görebiliyoruz bu yazılarda. Evet, ahlâk vardır ve birdir. Ahlaktan başka etik yoktur. Modern çağ ahlâka giden yolları tahrip ederek Allah’a giden yolları tıkamakla meşguldür. Allah ile insan arasındaki mesafe açıldıkça, ahlakla insan arasına daha başka şeylerin girmesine zemin hazırlanmaktadır.

Sözü İbrahim Tenekeci’nin ifadeleriyle noktalayalım: “Kötülerin şerrinden siperlere, koruganlara girerek değil, ancak Allah’a sığınarak kurtulabiliriz. Yani dikkatli olmak çoğu zaman yetmeyebilir. Yine, atlar, öküzler nasıl yularından tutuluyorsa, insanlar da sözünden tutulur. General bile olabilirsiniz, fakat önemli olan sözünün eri olmanızdır.”

Hüseyin Akın, Tüfeksiz Hareketler hakkında.
İzdiham