18 Aralık 2018

Hayriye Ünal’ın Yeni Şiir Kitabı Yüz Sene Daha Çıktı

ile izdiham

Hayriye Ünal’ın yeni şiir kitabı Yüz Sene Daha Hece Yayınlarından çıktı.

“Şiire az önce gökten inmiş günahsız muamelesi yapmamı bekleme.” Hayriye Ünal’ın Yüz Sene Daha’sının başındaki mensur şiirinden bir cümle bu. Ünal’ın ilk kitabından beri yazdığı her şiirin arka planında bu cümleyi okumak mümkün bence. Ne yazdığını ve nasıl yazdığını sorgulayan, denemeleriyle ve eleştirileriyle temellendiren bir şair Hayriye Ünal ve altıncı şiir kitabı Yüz Sene Daha, bu sorgulamanın en yeni durağı.

Peki neyi sorgular şiir? Hayriye Ünal’ın şiiri neyi sorgular? Şiir dünya için vehmettiğimiz mükemmellik serabını ifşa eder. Öte yandan şair kelimelerle inşa ettiği bütünlüğün nihai analizde hep eksik kalacağının da farkındadır. Aksi takdirde bir serabın yerine bir başkasını ikame etmekten yani yeni oyuncaklar ve yalanlar üretmekten başka bir işe yaramaz meşgalesi. Bu dünyadaki kısmıyla hayat girişi-gelişmesi-sonucu olan muntazam bir düzenek değildir. Doğum bir giriş, hayat bir gelişme ve ölüm kompozisyondaki anlamına benzer bir son değildir. Dünyaya gelmek de dünyada defnedilmek de insanların saptamadığı bir noktada ve beklenmedik bir şekilde maruz kalınan gelişmelerdir ve insan dünyaya gelmemiş adeta fırlatılmıştır. Ne doğum, ne kader, ne de ecel idrake ve havsalaya sığmaz. Bu eksiklikle malul olmadığı için ahirette “şiire” mahal kalacağını sanmıyorum. Kendi eceli olan kıyameti bekleyen dünya şiire de mahal verecek kadar noksandır.

YARGILANMAKTAN ÇEKİNMİYOR

Şiiri dilin ifade fonksiyonunun ötesine taşıyan tam da bu noksanlığa denk düşmesidir. Sınırları içinde muhteşem bir ifade mekanizması olan dil, şiir aracılığıyla sınırları zorlanınca acziyetini ve noksanlığını itiraf etmeye mecbur kalır. Bu noksanlık uçurumu üzerindeki kıldan ince kılıçtan keskince köprüdeki okurunun hep teyakkuzda kalmasını isteyen bir şiiri var Hayriye Ünal’ın. Akıp giden, okurunu bir kelimenin, imgenin peşinde sürükleyen şiirler değil. Okura aynada kendini gerçekten görmeye zorlayan şiirler. Ancak ihtar etmem lazım bu şiirler okura kendine hayran bırakacak bir ayna tutmuyor. Tam tersine bu dünyadaki “müflis tüccarlığımız” ile karşı karşıya gelmek zorunda bırakan bir yüzleşme yaşıyoruz şiirlerde.

Yüz Sene Daha ile ilgili görsel sonucu

Şiir bir hayat-memat meselesi olmadığı sürece edebiyatın bir şubesi olmak dışında bir konuma sahip olamaz zira. Oysa varlığa fırlatılan insanın şiirselliğe ihtiyacı yoktur. Şair bir mermer kütlenin fazlalıklarını arındırarak onu heykele dönüştüren heykeltıraş gibi dili işleyerek söze/şiire dönüştürür ve bu yolla da içine fırlatıldığı varoluşla sahici bağlar kurmayı başarır. Tam da bu yüzden şiir sadece “estetik” bir problem değildir. Zaten Hayriye Ünal’ın “şiirsellikten” uzak durmak gibi bir titizliği var. Zira şiirsellik klişeye açılan, ezberlenmiş ve sorgulanmamış olana tek yönlü açılan bir kapı gibi. Evet, tek yönlü. Zira o kapıdan geçenlerin çok azı geri dönebildi. Bu noktada Hayriye Ünal hakkında Rasim Özdenören’in yazdıklarına kulak vermekte fayda var: “Yargılanmaktan çekinmiyor. Bu nedenle de pervasızlık onun dişil söylemini örtmüyor; onu eril olma yanlışına sürüklemiyor; dişil söylem başat özelliğini dibine kadar koruyor. Hikâyeden, kelime oyunlarından, ideolojik saplantılardan, kafiye düşürmekten medet ummadan yazması, bu düzenbazlıklara tenezzül etmemesi, kendi istiğnası içinde kişiliğini koruması onu büyük kılan temel özellikler cümlesindendir…”

Hayriye Ünal’ın Kurtuluş Parkı şiirinden bir alıntı yapmak isterim. Bu noktaya kadar onun şiiri hakkında adeta dedikodu yapmış gibiyim. Birkaç mısra da olsa asıl meseleye söz vermiş olalım.

“onu soğuk vurmuştu bir gecede
bütün tırnaklar toplanıp toprağa gömülecek
bir suçludan doku alırken maktul
ne kadar yorulursa
tümleçsiz bir cümleden çekip çıkarırken kendini
kendine inanmalısın, check-in
senbloggerların en tatlısısın kurtuluş parkında
dünya gailesinin arasında, seni”

Ünal, altıncı şiir kitabı yazmanın “konforuyla” çalışmıyor Yüz Sene Daha’da. Tam tersine “ustalık” tuzağına düşmemek için elinden geleni yapıyor. Böylece her kitabında “yeni” bir toplama ulaşmayı başarıyor Ünal. Bir kitap daha çıkarmış olmuyor böylece. Daha doğrusu çıkan her kitabında kütüphanemize “sayısal” bir farklılaşmadan daha fazlası kazandırılmış oluyor böylece.

Söyleyecek yeni sözleri olan ve yeni sözleri için yeni şiir söyleme yolları arayan bir şair Hayriye Ünal. Yüz Sene Daha’da bunu bir kez daha kanıtladı.

Anlaşılan o ki Hayriye Ünal bundan sonra da her şiirinde bunu kanıtlamaya devam edecek.

Suavi Kemal Yazgıç, Star

İZDİHAM