10 Mart 2016

Halit Ayarcı, Şiir Kritikleri 7

ile izdihamdergi

BAHAR

 Bugün gene çok heyecanlıyım.
Uyanınca her sabah “sen” geldin sanıyorum.
Zira kuşlar bir başka cıvıldıyor.
Sözleri, sevgiliye kavuşmuşçasına neşeli.
Güneş; bugün daha da cömert
Ara sıra nazlanıp, göz kırpsa da,
Sarıyor eriştiği her yeri.
Müjdelenen haberi gizleyemiyor.
Sabırsız çocuklar gibi aceleci.
Soluğunun son kırıntılarıyla esen rüzgârlar!
Onlarda da bambaşka bir telaş.
Günlerdir karlı dağlarda nasıl da mağrurdunuz
İri dalgalar kıyıları döverken,
Kollarında siz vardınız.
Her güçlü hal zayıflamaya mahkûm mu ne?
Yoksa özlemediniz mi çiçekli dallarda gezinmeyi,
Başakların yeşil saçlarında süzülmeyi.
Bulutlar! Nice dağlar, denizler aşıp;
Hangi uzak diyarlardan geldiniz.
Dinleyene ne çok sözünüz olmalı.
Siyah, gri ve beyaz renkler
Asabi, uysal ve sevecen halleriniz.
Beyaz bir bulutta dolaşmak
Çocukluğumuzun pembe hayali.
Ne olur gri gözlerle bakıp,
Korkutmayın beni.
Nicedir suskunsun ey kara toprak!
Yorganın bembeyaz karlar oldu.
Unutmadan bir gün sararacağını,
Kara toprak zümrüt yeşili oldu.
Soğuk kış akşamlarında,
Evlerine yönelmişken sık adımlar.
O çoklarının yuvası oldu.
Üzerinde geziyorken
Mihnetsiz ayakların, pervasız adımları
Sen asla çıkarmadın sesini.
Unutmasın üzerinde mağrurlananlar
Bakmaya kıyılmaz güzellikler,
Saraylar, hanlar gün gelip “sen” oldu
Çoğu kez dertlilerin sırdaşı sensin.
Garip çobanın kavalının tek dinleyicisi de.
Her haliyle kabul eder, korursun her şeyi.
Ne de çok yakışıyor sana “Şefkat” kelimesi.
Şu kollarını göğe uzatmış ağaç; böbürlenme!
Bu nispet tek bahar görenlere mi?
Sen de ufacık bir tohumdan olmadın mı?
Topraktan alırsın suyunu, besinini de.
Ona tutunmasaydın sıkıca
Nasıl dayanırdın sert rüzgârlara,
Hoyrat fırtınalara.
Biliyorum sen de özlemle beklersin birini.
Bunaltıcı sıcakların serin gölgeleri.
Sevinçle oynayan çocukların salıncağı
Yine sen olacaksın.
Senin altında yudumlayacak.
Birçokları akşam çaylarını
Yakındır şımarık dalların kuşlarla dansı.
Seherde dalların arasında dolaşan rüzgârlar,
Yeniden mırıldanacak o ilahi şarkılarını.
Bugünlerde birini bekliyorum, yani baharı…
Güneş, rüzgâr ve toprak
Onun gelmekte olduğunun haberdarı.
Özlem en sevimliye, en sevgiliye.
Telaşlarla çabucak geçer ömrümüzün baharı.
Kışların elbet gelir baharı.
Geçip gittiyse beyhude bekleme
Ömründeki yegâne baharı.
 
Ş. SERAP ŞİRİN

Sn. Ş. Serap Şirin
Şiiriniz, günümüzde pek çok şiirin öznenin tamamen kendisine sıkışmış yapısını doğaya doğru açıyor. Bir anlamda, kendisi ile fazlaca meşguliyetinden sıkılmış modern öznenin başını kaldırıp dışarıda da bir alemin varolduğunu görmesini sağlıyor. Şiiriniz pastorik, lirik olduğu kadar çoşkulu ve ritmik bir yapı arzediyor. Bahar üzerine seslenişlerinizde yaşam sevincinin izleri var. Güneş, rüzgar, bulut, toprak, ağaç sırasıyla değinilerinizden nasibini alıyor.
Şiirinizde rahat bir dil var ancak bu dil yer yer dizelerin sıradanlaşmasına neden oluyor. Uzun uzun ifadelendirmek anlatıcıya genişlik sağlasa da şiir için çeşitli riskleri beraberinde getirir. Yazabileceğiniz en kısa halini yazmanız, ifadeleri daha arı hale getirmeniz şiir diliniz açısından isabetli olur. Bazı tamlamalarınızda kelimeleri eksiltmeniz anlamı değiştirmeyecekse daha kısa tutmalısınız. “Seherde dalların arasında dolaşan rüzgârlar/Yeniden mırıldanacak o ilahi şarkılarını.” Dizelerinde ‘ilahi’ kelimesine gerek yok, çıkarmış olsanız daha akıcı olacak ifade. “Bunaltıcı sıcakların serin gölgeleri.” Dizesindeki sıfatlar da anlamı sıradanlaştırıyor. Gölge serin bir yerdir zaten.
Bu tür şiirleri Catih Sıtkı Tarancı ve Faruk Nafiz Çamlıbel şiirinde görüyoruz. Bu şairleri daha dikkatli etüt etmenizde fayda var. Dizelerinizdeki sıradan ifadeler ve kelime tercihleriniz sebebi ile şiiriniz doğa ve insan arasındaki ilişkiyi ortalama bir seviyede sunuyor.
Halit Ayarcı
İZDİHAM