3 Nisan 2020

Feyza Özcan, Beni Kör Kuyularda Kitabını Değerlendirdi

ile izdiham

 Her sabah umutla uyanmanın, her gece cehenneme uyumanın hikayesini anlatıyor Hasan Ali Toptaş. Bir babanın kurtuluşa dair tükenerek devam eden, bizi eşiklerde oturtan, içimizi delip geçen, içimizi ezip geçen, içimize ince bir sızı.

 Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir sabah Güldiyar, narin bir dal gibi sallanıp günlerce kalkmayacağı minderine kuruluyor. Başına ne geldi, ne işittiyse bilmemizin mümkün olmadığı keskin bir sessizlik süreci başlıyor sonra. Konuşamadığı ne varsa yara olup dile geliyor. Güçsüz, soluksuz bırakan şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışmak bir yerden sonra önemini yitirmeye başlar. Güldiyar’ın da sahip olduğu yara, izleyicisini beraberinde getirmeye yetiyor. Duyulan ses rağbet görür, Muzaffer için gurbet olan kızının sesi taş olup gözden aktıkça rağbet görüyor. Kızını diri tutmak için çabalayan bir babanın çırpınışları,  çaresizlikler, acının vicdansız seyircileri yumru olup boğazımıza kuruluyor.

 Güldiyar’ı gördükçe “peki bana ne oldu, gözümden akan taşı nasıl oldu da saklayabildim bunca zaman, benim seyircim gözyaşlarıma alkış tuttuğunda bende mi görmedim” diye diye devam ediyorum okumaya. Bahar bahçe içinde solmanın, mutluluklar içinde çürümenin de bir tadı olduğunu fark ediyorum sonra.

D&R - Kültür Sanat ve Eğlence Dünyası

Bir roman karakteri okuyucusuyla bütünleştiğinde alınan hazla devam ediyorum. Okudukça bir anda farklı karakterler var olup eksik hikayeleriyle yok olmaya başlıyor. En çok dikkatimi Halil çekiyor. Konuşan, haykıran, doğrulardan geçip Halil’in hikayesini dinliyorum.  Anlatması gerektiği kadarıyla anlatıp bir kuş olup ağaç dalına konuyor. O daldan, evin etrafını saran diğer hikayelere geçip en sonunda bir daha açmayacak bir çiçek gibi giden Güldiyar’a el sallıyorum.

 Bu roman, göğsündeki boşluğa dalıp gidenlere, affedilmeyenlere, çıkmaz sokaklara, etten kemikten bir sızı olarak karşımıza çıkanlara ve nihayet bizi kör kuyularda bir başımıza bırakanlara.

“Dünyanın renkleri değişti onlar ilerledikçe, dünyanın sesleri, sessizlikleri değişti, şekilleri sonra, kapılarından girip çıkanları değişti, gülenleri, ağlayanları, yürüyenleri değişti, ağaçları, çimenleri, yaprakları değişti güzellikleri, çirkinlikleri değişti, hatta bütün bunlarla ve daha başka şeylerle birlikte mesafeleri, boşlukları ve bu mesafelerle bu boşluklarda gezinen kokuları da değişti.”

Hasan Ali Toptaş, Beni Kör Kuyularda, Everest Yayınları, İstanbul 2019

Feyza Özcan

İZDİHAM