29 Eylül 2018

Engin Turgut, Hiçlik Ağıdı

ile izdiham

hepimiz gurbetimize yakışıyoruz

Bedeniyle susayanlar, kalbiyle çıldıranlar, her şey çabuk
unutulur diyenler, aşk yırtılır, kalbimiz de yırtılır! Ey rüyalarımın
güzel çocuğu, yüzüne baksam görünür yüzümün yağmuru.
Görülmüştür gözlerimin aşka bakan dalgınlığı…Kelimeleri küçük
melekler bilip, deli ıslıklar biriktirip ağzımda, ormanın içinden
geçiyorum…Gökyüzünden başka bir lunapark daha var mıdır?

Pötikare bir aşk duygusu eğitiyorsa beni, eskimeyen bir
annenin, zarif bir sızının içine dönebilirim. Göl kenarı izcisi, likör
bir çocuğun büzülen alt dudağıysam, kuşlara kanat takmakla
yorulmuyorsa kalbim, kederimden geçilmez!..Bu bir çöl
yalnızlığı…Hıçkırıyor kalbim. Annem müşfik güneş, buğunun en
yakını.

Ne çıkar, ne çıkar, kelimelerle taranmadık mı?

Hangi taşın altını kaldırsam içimi açarak bakarım. İçim size
kocaman bir yara…Gidenler ah!..Küserek öldüler…Canı
çıkmasın diye sözün, söz verdik, canımızı yırttık da geldik!
Gözlerinin günahını aldım,gözümüzden düştüler… Bu birkuğu
dansı. Gece ne güzel sekiyor…Sesimi biriktiren orman
ellerimden kaydı. Ah! o büyük sözler, utanırlar küçücük
kelimelerden…Dinmiyor şuramda yaşayan sızı! Her şeyi bir
serçenin gözünden gördüm, her şeyi serçe parmağımla
öldürdüm! Gül dikeninde gökyüzünü ararken, bir çocuk dayamış
sırtını kalbime yüzümü seyrediyor…Denizin sesini topluyorum,
başka bir eda buluyorum kendime…Cebimde ısırılmış güneş, ay
çiğneyerek yürüyorum… Ah, kimsenin kimsesiz kaldığı,
kimsenin kimseden geçemediği derdimsin. Bir yaz daha geçiyor
yazların içinden. Ezilmiş bir harfin gölgesi sokaklarda…

Ne çıkar, ne çıkar, o büyük boşlukla yıkanmadık mı?

Engin Turgut, Şiir Ülkesi 1. sayı

İZDİHAM