28 Haziran 2021

Elif Burçak, Uyan Sezai

ile izdiham

Sezai geldi bugün. Bıktım bu adamın çat kapı gelmelerinden. Hayır yani iyi hoş adam ama insan bir haber verir. İçmiş yine. Üstü başı leş gibi bir görsen. Kim bilir nerde söndürdü yine feneri. Kapıyı açar açmaz daldı içeri. Selam yok, sabah yok. Ses etmedim ben de. Geçti uyudu. Daha da uyuyor ayı oğlu ayı. Ne zaman uyanır bilmem.

İş yerinden aradılar az önce. Bir ton azar işittim patrondan. Toplantı mı ne varmış. Nerde kaldın diye bağırdı. Ne anam kaldı ne bacım kaldı sövmediği. Şerefsizmişim bir de öyle dedi. Tepki bile veremedim. Susmasını bekleyip kapattım telefonu. Bir an için gitsem mi diye düşündüm. Belli ki ihtiyaçları vardı bana. Ama kim niye ihtiyaç duysun ki bana. Kimim ki ben ? Alt tarafı bir memur, alt tarafı bir paçavra. Dur dedim ama. Kendi kendime iyi düşünmeye çalıştım. Çık oğlum dedim bu kafadan. Kalk aslanlar gibi işine git, masana otur ve senden ne isteniliyorsa onu yap. Kalktım yerimden. Sezai uyuyordu hala. Ses etmedim çok. Girdim odama. Gömlek seçiyorum hangisini giysem. Sanki bir bokmuşum gibi. Baktım hepsi kir içinde. Her şey bitmiş. Evden cenaze çıkan insanlar gibi olmuş hepsi. Bıraktım her şeyi gömleği filan. Oturdum öylece.Ne için ve kim için uğraştığımı, hissetmediğim duyguları hissediyor gibi yapmaktan yorulduğumu düşündüm. Of çekip kalktım yerimde. Sezai hala uyuyor. Uyansa iki çift laf ederdik. Menemen yapardım. Soğansız. Haftalardır kapıcıdan başka zilimi çalan tek kişi Sezai oldu. Konuşuruz diye sevindim ne güzel o da geçti uyudu. Sezai hala uyuyordu. Sezai.

Uzun zamandır bu evdeyim. Ve yalnızım. Yalnızlık diye bir şey varsa eğer ben cidden yalnızım. Bazen tek kelime etmeden geçen günlerim olurdu. Öyle hiç konuşmadan. Arada bir küfür ederdim sigara bitince filan, o kadar işte. Bazen gazete getirirdi kapıcı, gazete okurdum. Kendimi bu eve hapsetsem de dışarda dönüp duran dünyayı, sokakları, insanları görmek güzel olurdu. Ya da nerde ne olmuş haberdar olmak isterdim. Hoş, bilince ne olacaksa. Bilirdim işte, okurdum. Okuduktan sonra da üstünde domates biber yer kaldırır atardım. O heves bitince gazete de okumadım. Hatta kapıcıya kapıyı bile açmadım. Bazen kapının deliğinden bakardım ne yapıyor diye. Zile basar basar giderdi dümbük herif. Eskiden bir kap yemek verirdi. Acırdı herhalde bana. Herif yalnız, evde kadın da yok derdi belki de. Ya da belki sadece vicdanı rahat olsun diye. Beni düşünmek için değil. Kadın bırakıp gitti bunu kaldı bir başına sümsük diye de düşünmüştür ama. Eminim. Uzun zamandır en çok buna eminim. Yalnız kaldığımı, sen gittikten sonra değil, gitmeden çok önce anlamıştım. Haklıydın ama sen de. Kim olsa çeker giderdi. Kızmıyorum sana bunun için ha yanlış anlama. Gerçi kızsam da yanlış da anlasan umrunda olmayacak biliyorum. Benimkisi hiç gelmeyecek bir kadına yazılan üç beş mektup ve asla yeşermeyecek umut,işte hepsi o kadar.

İyi şeyler de oldu ama. Bendimce iyi şeyler. İnsanlarla ilgili çok düşündüm. Evimde ya da hayatımda olan insanlarla ilgili. Ne yaptığımla ilgili de düşündüm. Hatalarımı, doğrularımı, iyiyi, güzeli ve tabiki seni. Kaybettiğimi önce anlamadım biliyor musun ? Boşver dedim kendi kendime atlatırsın oğlum ne var sanki. Biri gelmiş biri gitmiş. İçersin birkaç şişe bir şeyler, sabaha bir şeyin kalmaz dedim. Ama bir gün evin kapısını açmak için o buz gibi anahtarı elime alınca, işte o zaman anladım tek başınalığı. Yarım kalmışlığı. Sezai filan gelirdi o zamanlarda bazen. Herifin içine mi doğuyor ne oluyor bilmem ne zaman böyle bir buhrana bürünsem gelirdi. Biraz iyi olurdum sanki. Ya da ben öyle zannederdim kendimi. Evden gidince Sezai. Yine ben olurdum. Hala uyuyor Sezai. Allah belanı versin Sezai.

Böyle geçiyor işte günlerim. Yazıyorum boş boş. Mektuplarım sana gelir mi bilmem. Postacı bile ciddiye almıyordur beni eminim. Belki hiç götürmüyordur bile mektuplarımı. İçinden bir küfür savurup ben gidince çöpe atıyordur. Ya da senden bir cevap gelmediği için ben de kendimi böyle avutup suçu postacıya atıyorumdur. Ne acı. Ne acınacak haldeyim. Kıvranıp duruyorum bu buhranın içinde. Olsan, böyle olmazdım. Olsan, bu adam olmazdım. Neyse çok konuştum. Şu adamı kaldırayım da iki lokma bir şey yesin. Ölecek kalacak başıma. Hala uyuyor, ne uykuymuş arkadaş.

Hoşça kal Sevim,

Başka bir mektupta görüşürüz belki,

Kadir.

Elif Burçak

İZDİHAM