1 Mart 2016

Deniz Binici, The Bucket List filmini değerlendirdi

ile izdihamdergi

RENK, PARA, YAŞLILIK: HANGİSİ ANLATIR BENİ?

Bir Rob Reiner filmi olan The Bucket List, Türkçe çevirisi Şimdi Ya da Asla, filminin en göze çarpan özelliği oyunculuklarıyla filmin bütün eksiklerini kapatmayı başaran başrol oyuncuları Jack Nicholson ve Morgan Freeman’dır. Daha film posterlerini görür görmez sizi saran bu sıcaklık, filmin başından sonuna kadar eksilmeden sizi konuya bağlamaktadır. 2007 yılı yapımı olmasına rağmen düşük görüntü kalitesi, hızlı hızlı dönen derin mevzuların amaçsızca ortada kalışı ve iyi bir konu ama kötü bir senaryoyu sadece oyuncuların ayakta tutabileceğine en iyi örneklerden Şimdi Ya Da Asla.

6 aylık ömürlerini ‘şu kısacık hayatta yapmadan ölmemeliyiz’ dedikleri şeyleri yaparak geçirmek üzere dünya turuna çıkan iki yaşlı ve hasta adamı konu edinen film, kötü senaryosuna rağmen eğlenceli bir anlatıma sahip. Nicholson’ın muzurluğunun had safhaya çıktığı, Freeman’ın zekasının her zaman ki gibi ön planda olduğu filmin en keyifli yanı, iki adam arasında dönen ince esprilerdir. Bu espriler filmin samimiyetini artırırken, seyirciyi de ufak tebessümlerle filmin içine çekiyor.

İki yaşlı adam. İki hasta adam. Biri siyah biri beyaz. Biri işçi yani avam, biri iş adamı yani burjuva. Biri evli ve aile babası, biri boşanmış ve yalnız. Film daha en başından böyle büyük karşıtlıklar içerisinde başlıyor. Bu karşıtlıklar ne yazık ki, ne senaryonun ne de genel olarak filmin cevap verebileceği nitelikte karşıtlıklar. Belki de zengin beyaz-fakir zenci kurgusunu herkesin açık seçik bildiği fikrinden hareket edildiği için senaryo bu kadar üstünkörüdür. Dolayısıyla sadece bu dualite üzerinden, filmi izlemeden bile birçok yorum yapılabilir ve hatta filmin sonu tahmin edilebilir. Filmde okuduğumuz temel karşıtlıklar nelerdir? Oyuncuların filmdeki isimleri üzerinden bakarsak:

Carter Chambers                                                  Edward Cole

Siyah                                                                      Beyaz

Araba tamircisi                                                       İş adamı

Fakir                                                                       Zengin

Evli                                                                         Bekar (Boşanmış-4 kere)

Ailesi ile mutlu                                                       Yalnız

Fedakar                                                                   İnatçı

Sıkı çalışma                                                             Boş zaman

Boyun eğer                                                              Emir verir

Bira                                                                         Dünyanın en pahalı kahvesi

Çekingen                                                                 Cüretkar

Sadık                                                                       Çapkın

İnançlı                                                                     Ateist

Bu temel karşıtlıklar filmin bel kemiğini oluşturur. Bütün istek ve arzular, konuşmalar bu temel dualite üzerinden işlenir. Seçilen bütün konular da yine bariz olan bu farklı karşıtlıkları güçlendirecek niteliktedir. Örneğin, inanç meselesi.İkisi de kanserdir ve 6 aylık ömürleri kalmıştır. Yakın zamanda hayata veda edecek olmak gerçeği ile ikisi de yüz yüzedir.Tüm bu arka plan bilgisi ile Kutup Yıldızının üzerinden uçakla giderken tanık olduğu manzaraya Carter hayran olurken, Cole bu manzarayı sıradanlaştırır. Carter, ‘Yıldızlara bak! Bunlar sahiden Tanrı’nın hikmeti!’ diyerek kendisine sunulan eşsiz manzarayı hem benimseyip hem kutsar. Cole ise buna karşılık olarak, ‘Yani sence bütün bunları bir çeşit ilahi varlık mı yarattı? Yani kafamı göğe kaldırıp yapacağım şeylerle ilgili bir takım vaatlerde bulunursam, ulu varlık hastalığımı yok edecek mi?’diyerek, inancı ya da Tanrı’yı dışsallaştırarak pragmatik bir anlayış sergiler. Kendisine faydası olmayan herhangi bir şeyi reddeden bu ontolojik algı, dolayısıyla aynı zamanda bu faydasız şeyi sıradanlaştırarak değerini düşürür. Carter’ın dilinde estetize edilmiş yumuşaklık, Cole’un elinin tersiyle kenara itilmiş değersiz bir şeye dönüşür ve hiçleşir. Metnin gizli anlamını ortaya koyan bu ikilikler, senaryoda da bu şekildeki ifadelerle desteklenir.

Filmin posteri de yine aynı şekilde bir okumaya tabi tutulabilir. Film posterinde iki başrol oyuncusu da gülmektedir. Ancak Morgan Freeman yani Carter başı öne eğik ve elleri önünde bağlı yani saygı duyan bir pozisyonda dururken, Jack Nicholson yani burjuva Cole kameraya bakarak gülümsemekte, kafası dik ve bir eliyle de Carter’a sanki destek verir gibi dokunmaktadır. Yani siyah adam mahcup, çekingen ve boynu eğik, beyaz adam cüretkar, asi ve lütfedendir.

Filmin gözden kaçırılmaması gereken bir diğer önemli yanı ise yaşlılık algısının tipik kodlar üzerinden işlenmiş olmasıdır. Konusu yaşlılık olabilecek bir filmde yaşlı karakterler nasıl işlenirse, huysuz, aksi, inatçı, yoksul, bunak, beceriksiz, bu filmde konu edinilen iki yaşlı karakter de o minval üzere donatılmıştır. Cole, 4 kere evlenip boşanmış, çocuğu ile görüşmeyen yalnız bir adamdır. İnatçı, huysuz ve aksidir. Onun için çalışan asistanına sürekli ters davranır, dediğini yaptırana kadar inat eder, kendi istediği isimle hitap eder ve sürekli iğneleyici cümleler kullanır. Carter ise huysuz olmamasına rağmen, yoksul ve inatçıdır. Yalnız değildir ama özellikle eşi ile ilişkisinde huysuz bir kimliğe bürünür. Her iki kişi de yaşlı ve hastadır. Dolayısıyla hayatın bir kenarında sessizce asılı kalması gereken, kendileri için bir şey yapmaya kalkıştıklarında sorumsuzluk, aşırılık, bencillik ya da huysuzlukla suçlanarak kimseye rahatsızlık vermemeleri beklenenlerdir. Tipik bir yaşlı anlatısı olarak ‘kendine ait bir oda’ için çırpınmak, o yaşta anlamsız bir gayret olarak görünür. Yaşlı kişinin ortalıkta yaşaması, göz önünde olması, kamu malı gibi seyre açık olması ondan beklenen davranış biçimidir. Bunun tersi durumlar da aksilik ve inatçılıkla itham edilmeyi de hak etmektedir.

Ancak filmin başlangıç cümlesinde de belirttiği gibi ‘Bir insanın hayatının değerini belirtmek kolay değildir!’. Ne renkler, ne para, ne de yaşlılık.

Deniz Binici

İZDİHAM