1 Mart 2016

Deniz Binici, That Evening Sun (Akşam Güneşi) filmini değerlendirdi

ile izdihamdergi

Bu Köşe Benim Yaşlılığım Olsun

Yaşlılığın ya da yaşlı bir insanın konu edinildiği sinema filmlerine rastlamak neredeyse bir şans! Toplum içerisinde ununu elemiş eleğini asmış olarak gördüğümüz ve bu doğrultuda hayatın kıyısında köşesinde konumlandırdığımız yaşlı insanları, gerçek hayatın bir yansıması olarak sinemada da az görmemiz bu dışlanmışlığın en belirgin göstergesidir. İnsan zihni ve yaşantısının somut bir izdüşümü.

Sinemada az rastladığımız yaşlılık temalı filmlerin en belirgin özelliği, yaşlıların toplumsal dışlanmışlıklarına uygun olarak bu dışlanmışlığı kolaylaştıran unsurların yaşlı kişilere yapıştırılmasıdır: Huysuz, aksi, inatçı, yoksul, bunak, beceriksiz, işe yaramaz, elinden iş gelmez, toplumsal atık. Neredeyse her filmde bu sıfatlardan biri mutlaka o kişinin bir özelliği olarak aktarılıyor. Türkçeye Akşam Güneşi olarak tercüme edilen That Evening Sun filminin başrolündeki yaşlı Abner Meecham’ın da en belirgin özelliği aksi ve inatçı olmasıdır. Ancak bu aksilik ve inatçılığını, hayatı karşısındakilere zorlaştırmak için değil kendi hayatına ve geçmişine sarılarak ölümünü kendine ait bir odada kendi evinde karşılamak amacıyla kullanır.

Gençken kendi evin, kendine ait bir odan, kendi hayatın olması için çırpınmak kişisel alanın, özgürlüğün, kendine ait özgün fikirlerin olabilmesinin ve idealist olmanın göstergeleri iken; yaşlandığınızda işler değişiyor ve bunları istediğiniz için aksi ve huysuz olarak nitelendiriliyorsunuz! Tecrübeden bir şeyleri ifa edebilme gücünü alan kim ya da ne? Fiziksel fonksiyonların azalması mı, hayatın kendisi mi, gençliğin çekiciliği mi, kültürel örüntü mü? Gençken hayatı yoluna koymak için edinmek zorunda olduğumuzu düşündüğümüz tecrübe, yaşlılıkta neden dikkate alınmayan bir atık halini alır? 

Tam bir yaşlılık anlatısı olan filmde, oğlu tarafından huzur evine gönderilen ana karakter Meecham, burada yaşamaya dayanamayıp ölmeden önceki günlerini eşiyle yaşadığı ve tüm anıların kokusunun sindiği kendi evinde geçirmek üzere yola çıkar. Ancak evine vardığında, kendi evinin oğlu tarafından Choat ailesine kiralandığını görür. Bundan sonraki tüm mücadelesi evini bu aileden geri almak üzerinedir. Evi bir inat uğruna daha fazla sahiplenen Lonzo Choat Meecham’ı ne kadar sinirlendirse de, bu mücadele bencil bir çaba değildir. Gün boyu içerek eşini ve kızını döven Lonzo’ya karşı onları koruma mücadelesidir de aynı zamanda. İnatçı ve aksi olmaktan uzak, duyarlı bir karşı koyuş çabasıdır.

Ev içerisindeki kendine ait eşyaların, ana ev dışındaki kiralık kulübeye yığıldığını gören Meecham, tüm geçmişinin böyle bir köşeye atılıp tekmelenmesini hazmedemez. Evini geri alması için avukat oğlu ile yaptığı görüşmenin ana eksenini de bu bir köşeye atılmışlık hissi oluşturur:

Paul:Orada senin için anlam ifade eden bir şey yok artık, baba. Koşullar değişir. Hayat devam eder ve senin de buna ayak uydurman gerekir. Elden başka bir şey gelmez.

Meecham:Hayat devam eder, öyle mi?

Paul:Müsaade edenler için öyle.

Meecham:Ben kırık kalçalı ve zayıf kalpli 80 yaşında bir adamım. Sence devam ettirecek daha ne kadar hayatım vardır? Aptal değilim, Paul. Önümdeki yol uzun değil ve bir yere de sapmıyor. Tıpkı zehirli bir ok gibi kısa ve dümdüz! Ama elimde bu var ve bunu istediğim gibi yaşama hakkına sahibim. Beni asıl kızdıran şey meslek sahibi ol diye seni bin bir zorlukla yolladığım pahalı okuldan edindiğin meslekle ömrümü verdiğim yeri elimden almaya çalışıyor olman! Tanrı, eşek şakası yapıyor herhalde!

Paul:Okuduğum için bana kızgınsın yani?

Meecham:Şu hayatta benim için önemi kalan son şeyi önemsemediğinden kızgınım sana.

Paul için hayatın devam etmesi demek, babasının kendisine ayak bağı olmadan bir kenarda durması, onun kararlarını sorgulamadan itaat ederek huzur evinde yaşamaya devam etmesidir. Ancak Meecham şunun gayet farkındadır, kalan kısa ömrünü istediği gibi yaşama hakkına sahiptir. Yaşlı ya da yalnız olmak, bu hakkın elinden alınabileceği anlamına gelmez!

Akşam Güneşi filmi William Gay’in kısa öyküsünden uyarlamadır. Öykünün adı I Hate to See That Evening Sun Go Down’dır. Bu isim Jimmie Rodgers’ın seslendirdiği aynı adlı şarkıdan gelir. Filmde Meecham bu şarkıyı dinler ve şarkının sözleri Meecham’ı geçmişine götürür, hem de mücadelesini anlamlandırır:

Batan akşam güneşini görmekten nefret ederim,

Çünkü bana hayatımın son turunda olduğumu düşündürüyor.

Deniz Binici

İZDİHAM