7 Ocak 2020

Dalya Rabikoviç, Hıttîn Boynuzları

ile izdiham

Sabahın ilk ışıklarıyla tuhaf gemiler göründü denizde
pruvası ve pupası kadim bir tarzdaki.
On birinci yüzyılda Haçlı gemileri yelken açmış,
krallar ve parya.
Altın ve yağma sandıkları yuvarlanıyor liman boyunca
altın gemileri
altın iskeleleri.
Güneş ışıl ışıl parlatıyor onları
alev ormanları.
Güneşin ışıldaması ve dalgaların kabarmasıyla
yükseldi ruhları Bizans’a.
Ne kadar acımasız ve saftı bu Haçlılar.
her şeyi talan ettiler.

Köylüler kapıldılar sınırsız bir korkuya
kızlarını ellerinden aldılar zorla
mavi gözlü torunlar peydahladılar onlara
utanç verici.
Düşünmediler şereflerini bir dakika.

Pruvası dar gemiler ilerliyor Mısır’a doğru
İhtişamlı birlikler yürüyor Akka’nın üzerine, elektrikliler sanki.
Her biri hızlı bir süvari, psikopos duası taşıyan.
Büyük bir kurt sürüsü.
Nasıl da ışıldadı onların mavi gözleri
rüzgarda sallanan hurma ağacını görünce.
Nasıl da sıvazladılar salyalarıyla sakallarını
kadınları çalılıklara doğru sürüklerken.
Sonra inşa ettiler pek çok kale
keskin nişancı kuleleri, bazalt duvarlar.
Köylerdeki artık yetişkin olan piçleri,
hayret ediyordu onlara.

On ikinci yüzyılda gözü görmez oldu Marquis of Monfort’un.
Celile rüzgârları uğulduyordu kasvetli kalesinin üzerinde.
Doğudan kavisli bir kılıç havaya kalktı, soytarılara bir sopa gibi.
Selahaddin geliyordu doğudan, rengârenk kıyafetler içerisinde.
Yaban öküzünün boynuzlarıyla saldırdı onların kalçalarına ve bu kâfir köpeğin bacaklarına.
Selahaddin bitirdi işlerini
Hıttîn boynuzlarında.

Kalmadı artık ülke üzerinde bir sözleri.
Ne yaşam sonsuz ne de Kudüs.
Ne kadar acımasız ve saftı bu Haçlılar.
Her şeyi talan ettiler.

Dalya Rabikoviç, İbraniceden Çeviren: Alper Sarıbaş, Kaynak: parsomenfanzin

İZDİHAM