8 Temmuz 2017

Bülent Parlak, Mustafa Kutlu’nun Masası

ile izdiham

Onun masası hiç gelmeyecek birilerini bekler gibidir. Beklenenin geldiği görülmemiştir. Gelecek olana, gelse de gelmese de boynuna sarılamayacak kadar yorgun bir masa.

Anadolu’nun saf hali ile öykü o masada birbirine karışır ki ona laiklik denmez. Güzel öyküler çıkar ortaya. Kaybolur gidersiniz kasabanın meydanında.

Onun masası babacandır. Sanki metrobüse binecek paranız yoksa siz söylemeden anlayıp cebinize sıkıştıracak kadar anlayışlıdır.

Sevgilinizle küstüğünüz vakit Mustafa Kutlu’nun masasına güvenirsiniz. Sizi barıştıracak olan ancak o masadır.

Onun masası hiç beklemediğiniz bir anda elektrik zammı, doğalgaz zammı yapmaz. Zam yapmaz zaten Mustafa Kutlu’nun masası. Çünkü onun masası Lidyalıları bugüne kadar hiç tanımamış gibidir. Bulgur verir, yumurta alırsınız.

O masanın karşısında ellerinizi önce dizlerinize, sonra oturduğunuz koltuğa, saçınıza, başınıza, tekrar dizlerinize, tekrar koltuğa koyarsınız. Aslında ellerinizi nereye koyacağınızı hiç bilmezsiniz.

Bilmemek ne güzeldir.

Onun masası ankesörlü telefonları kullanır. Jetonu bitince konuşması kesilir, söyleyeceğini hiçbir zaman dile getirememiştir. Cep telefonunu Uzay Yolu dizisinde görmüş onu da hiç algılayamamıştır.

Çorapları yırtılınca annesi yamar, tekrar giyer o çorabı.

Ceketi her zaman boyundan uzundur. Gelecek sene giysin diye iki numara büyük alınmıştır ceket ama boyu artık uzamayacaktır.

Devlete prim borcu, su borcu yoktur. Kimseye borcu yoktur masanın. Herkes merak ettiği soru şudur:  “Bu kadar az maaşla nasıl borçsuz geçiniyor?” Borç istediğine kimse şahit olmamıştır.

Yıllardır bulunduğu köşede bir de bülbül vardır. O ötmeye başlayınca misafir de susar, ev sahibi de.

Köyünün şehirde kurulmuş derneklerine düzenli bir şekilde gider, seçimlerinde oy kullanır. Babadan beri Demokrat Partilidir.

Cem Yılmaz’ın saçmasapan esprilerinin kalitesizliğini bilir. O meddahı, Karagöz’ü ve Hacivat’ı sever.

İlaç deyince asprini, sıcak içecek deyince kahveyi, film deyince Selvi Boylum Al Yazmalım’ı, müzik türü deyince türküyü söyler. Mutfağında manolyaları vardır, onları hiç susuz bırakmaz.

Sigara içmez ama keyiflenince piposuna tütün koyar.

Dünyaya misafirdir; en çok bunu bilir.

Sevinci de üzüntüsü de uzaklaşmış gibidir. Uzaklaşırken treni kullanmıştır. Kompartımanda diğer yolculara mandalina ikram eder.

Aşkını ve nefretini gömdüğü yeri sadece kendisi bilir.

Üzerinde yılda bir hikâye kitabı yazılmıştır. Yazılan her hikâyeden bir şiir, yazılmayan her hikâyeden bir roman peydahlamıştır.

Alışmak ona hiç yakışmamıştır. Sevmiş ama kavuşamamıştır.

Bülent Parlak

İZDİHAM