27 Şubat 2019

Derya Yazgıç; Bir İstanbul Beyefendisi: Haldun Taner

ile izdiham

Türk tiyatrosu denilince akla gelen ilk isimlerden biridir Haldun Taner. “Haldun Taner Tiyatrosu” ekolünü oluşturmuş ve Türkiye’de kabare tiyatrosunun temelini atmıştır. Fakat yaşamı boyunca sadece tiyatro oyunu yazmamıştır. Öyküleri, makaleleri, fıkraları, radyo skeçleri ve gezi notlarıyla hafızalarımıza kazınmıştır. Bu yazımda ben de dilim döndüğünce Haldun Taner’i sizlere anlatmak istedim. Keyifli okumalar dilerim.

  1. Haldun Taner, 16 Mart 1915’te İstanbullu bir ailenin tek çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelir. Babasını küçükken kaybeden Haldun Taner, annesiyle beraber büyükbabasının yanında yaşamaya başlar. Galatasaray Sultanisi’nde okuduktan sonra eğitim hayatına Almanya’da Heidelberg Üniversitesi’nde devam eder. Burada ekonomi ve politik bilimler okurken geçirdiği tüberküloz nedeniyle eğitimini yarım bırakmak zorunda kalır. Ülkesine geri dönen Haldun Taner, Erenköy’deki sanatoryumda tedavi görür. Bu tedavi sırasında hayatının dört yılını dört duvar arasında geçirmek zorunda kalır. Bu kötü günlerin en iyi yanı ise o dönemlerde okuduğu kitaplardır. Haldun Taner, iyileşmeye çalıştığı bu dönemi bol bol kitap okuyarak ve radyo oyunu dinleyerek geçirir.
  2. Bir süre sonra kendi hikâyelerini de yazmaya başlayan Taner, artık kesin olarak yazar olmaya karar vermiştir. Yazdığı ilk yazılar Ankara Radyosu için yazdığı skeçlerdir. Yazdığı yedi skeçten ilkinin adı Bir Münzevi’dir. İstanbul, Ankara ve Berlin radyolarında yayımlanan bu skeçlerden geriye bize ne yazık ki bugün sadece isimleri kalmıştır.
  3. 1945’te ise ilk öyküsü yayımlanır. Töhmet isimli bu öykü, Yedigün dergisinde yer alır. Haldun Taner’in ilk öykü kitabı ise 1949’da Yaşasın Demokrasi ismiyle yayımlanır. Bu kitap büyük bir beğeniyle karşılanır. Öyle ki 1950’li yılların en sevilen öykücüleri; Sait Faik, Orhan Kemal ve Haldun Taner olarak kabul görür. Bu üç büyük yazar o yıllarda “Hikâyeciliğimizin üç ası” olarak nitelendirilir.
  4. 1955-1957 yılları arasında Viyana Üniversitesi’nde Prof. Kindermann’ın yanında felsefe ve tiyatro bilimi eğitimi alır. 1957’de İstanbul Üniversitesi’nde ilk kez tiyatro tarihi ve dramaturji dersleri onun öncülüğünde başlar.
  5. 1955 yılında ilk defa verilen Sait Faik Öykü Ödülü’nü Onikiye Bir Var adlı öyküsüyle alır. Bu ödülü Sabahattin Kudret Aksal’ın Gazoz Ağacı adlı öyküsüyle paylaşmıştır.
  6. 1964’te sahnelenmeye başlanan Keşanlı Ali Destanı adlı oyunuyla Haldun Taner, dünya çapında tanınır. Bu oyun; yurtdışında Almanya, İngiltere, Çekoslovakya gibi pek çok ülkede sahnelenir. Keşanlı Ali Destanı oyunu sinemaya da uyarlanmış, 1964 yılında Atıf Yılmaz’ın yönettiği filmde Fikret Hakan ve Fatma Girik başrolleri paylaşmıştır. Oyunla aynı adı taşıyan film, 2. Antalya Film Şenliği’nde En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yönetmen ödüllerinin sahibi olmuştur.
  7. Haldun Taner, Türk edebiyatı ve tiyatrosu için yeri doldurulamaz bir isimdir. Tiyatro adına pek çok ilke imzasını atmıştır. 1967’de Haldun Taner, Türkiye’nin ilk kabare tiyatrosu, Devekuşu Kabare’yi kurar. Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan’la birlikte kurdukları Devekuşu Kabare, günümüzde bile hala tiyatro ustalarına esin kaynağı olmaktadır. 1969 yılında Münir Özkul ile birlikte Bizim Tiyatro’yu kuran Haldun Taner, daha sonraki yıllarda Ahmet Gülhan ile birlikte TEF Kabare’yi kurmuştur.
  8. Haldun Taner’in öyküleri İngilizce, Yunanca, Almanca, Rusça, Fransızca gibi pek çok dile çevrilmiş, yurtdışında pek çok ülkede yayımlanmış, uluslararası antolojilerde yer almış ve beğeniyle okunmuştur.
  9. Öykü ve oyun yazarlığı dışında gazetelere fıkra, makale ve gezi notları yazan Taner’in yazılarının bir kısmı kitaplaştırılmıştır. Çok Güzelsin Gitme Dur adlı kitabı Haldun Taner’in 1976-1982 yıllarındaki gazete yazılarından oluşur. Bu kitapla ilgili bir anısını hayat arkadaşı Demet Taner bizlere şu cümlelerle anlatır: “Bir imza günü Çok Güzelsin Gitme Dur adlı kitabını imzalıyor. Lise yıllarında bir genç kız, yanına gelip cilveli bir edayla gülerek; “Bana da aynı şeyleri söyler misiniz?” diyor. “Hayır.” dedi. “Size söyleyemem.” (Aslında bu söz kadın güzelliği için söylenmemişti.) “Çünkü siz o kadar güzel değilsiniz.” Genç kızın yüzünden bir bulut geçti, kitabını uzattı. Ne yazdığını bilmiyorum. Biraz önceki düş kırıklığına karşın, yazılanları okuyunca birden yüzü aydınlandı. (Zaten biraz önceki sözlerine şaşırmıştım. Çünkü karşı cinsten hiç kimseye nazik sayılamayacak bir şey söylemezdi. Belki de biraz sonra yazacaklarının etkisini daha yoğun duyurmak için öyle konuşmuştu ya da başka bir şey.) Genç kız çok mutlu oldu. Teşekkür edip güvenli adımlarla yanımızdan ayrıldı. Sormadım. Belki de sordum ve unuttum ama aklıma geldikçe ne yazdığını ve ne yazılabileceğini hep merak ederim.”
  10. Haldun Taner’i tanıyanlar ne kadar alçakgönüllü, kibar ve içten bir insan olduğunu dile getirmişlerdir. Onlardan biri olan eleştirmen Füsun Akatlı, “Öykülerde Dünyalar” adlı kitabında Haldun Taner’den şöyle bahseder: “Haldun Taner bir asaletti. Nezaketin ve zarafetin timsali olarak, ondan uygununu bulmak güçtür. Bunların öğrenilmiş, edinilmiş, takınma özellikler olmayışındandı herhalde büyüsü. Uygar, çağdaş, batılı ve hâlis muhlis İstanbulluydu. Dünün İstanbullusu. Ama bir o kadar, bugünün çağcıl, genç adamı.” Füsun Akatlı Haldun Taner için aynı zamanda şunları söyler: “Haldun Taner işte buydu. Artık gittikçe azalan, neredeyse hiç kalmayanlardandı. (…) O, tam ve gerçek anlamıyla bir beyefendi idi”
  11. Gülriz Sururi ise Haldun Taner’i bizlere şöyle anlatır: “Haldun Bey ders verirken ağzının içine baktırırdı. Ben bir iki dersini izleme olanağı buldum. Engin kültürünü öyle bir espri içinde aktarıyordu ki salondaki her öğrenciyi tek tek adam yerine koyarak. Onun öğrencisi olanlar şanslıydı; onun oyunlarında oynayan oyuncular da. Çünkü Haldun Bey bir insan bilimciydi, yoksa oyunlarındaki tipler öylesine etkili canlı olabilir miydi?”
  12. 7 Mayıs 1986’da vefat eden Haldun Taner, Beylerbeyi Küplüce Mezarlığı’ndaki aile mezarlığına defnedilir. Ölümünden sonra kendi adına bir öykü yarışması düzenlenir. İlk kez 1987 yılında düzenlenen Haldun Taner Öykü Ödülü; Tomris Uyar, Nedim Gürsel ve Murathan Mungan arasında paylaştırılır. Nazlı Eray (1988), Mario Levi (1990), Ayşe Kulin (1995), Yiğit Okur (2002) bu ödülü kazanan yazarlardan bazılarıdır.

Not: Bu yazıyı yazarken Haldun Taner’in değerli eşi Demet Taner’in “Canlar Ölesi Değil, Fotoğraflarla Haldun Taner’in Yaşamöyküsü…” kitabından faydalandım. Haldun Taner’i, yazdığı yazılar ve onun hakkında yazılan yazılar dışında insani ve sevgi dolu yaşamıyla tanımak isterseniz bu kitabı mutlaka okuyun derim.

ESERLERİ

Tiyatro oyunları:

Günün Adamı, Fazilet Eczanesi, Keşanlı Ali Destanı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Eşeğin Gölgesi, Vatan Kurtaran Şaban, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Dev Aynası, Yâr Bana Bir Eğlence, Ayışığında Şamata, Hayırdır İnşallah, Kapılar, Astronot Niyazi

Öyküleri:

Yaşasın Demokrasi, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü, Konçinalar, Yalıda Sabah,

Düzyazı:

Devekuşuna Mektuplar 1, Devekuşuna Mektuplar 2, Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, Portreler, Hak Dostum Diye Başlayalım Söze, Düşsem Yollara Yollara, Çok Güzelsin Gitme Dur, Berlin Mektupları, Koyma Akıl Oyma Akıl

Derya Yazgıç

İZDİHAM

Derya Yazgıç’ın yazdığı Shakesperare Kitabı.