21 Şubat 2017

Ahmet Ömer Yazıcıoğlu, Nesin Sen?

ile izdiham

Martın bir armağanıyım şu yaşam evrenine.
Belki de kapanmayan boşluklardan birisiyim.
Otuz iki farklı yöntemle anlatılır otuz iki farklı dil ile
Önemsiz!
Belki de martılara atılan simitlerin,
Dökülen susamlarında ki günah bekçisiyim.

Yüksekten bakınca ufak bir ayrıntıyım,
Ayrıntıya bakınca yüksek bir ünlem.
Tarihlerin sıralandığı rakamlar arası çizgiyim,
Ya da Dünyaya paralel olmayan bir enlem.

Kimim ben?
Ben anlattıkça yaklaşır mı sizin gözleminize?
Yahut kaç yalan sığdırılabilir benim gözlerime?

Nesin sen?
En yüksek notalara ulaşan suskun neysin sen.
Bu denli belirsiz.
Bu denli iklimsiz.
Fakat seviyorum hazan aylarını.
Bende bilirim sizler gibi tren raylarını.

Basit intihar girişimi.
Kimlikten uzak, kimsesizlikten ırak.
Ümitsiz bir arayış biçimi.
Ruh sıyrılır bedenden,
Bedenler ruhlara hasret.
Sonra şikâyet kutularını doldurur halvet.

Cevap değildir ne doğum ne de ölüm,
Uzaklarda aranan kimlik arayışına.
Eşsizlikle dolu sağım, solum ve önüm,
Benzersiz olan saklıdır insan yaratılışında.

Kanıtlar, fikirler, belirtmeler…
Konuşmayı yeni sökmüş çocuğun masum mırıldanışları gibi ilişir bu sual seanslarına.
Yorucu, sıkıcı, bunalım dolu.
Cevap aranan kapıların kırıktır kolu.
Hep derler nasılsa,
“bulunur elbet bir yolu.”

Dikkat gerekli tüm arayışlar için.
Kabulleniş hep inkârlara saklanır,
Ne için?
Dağınıktır bu kişilik labirentleri
Bu yüzden mahşerin bireysel yansımasına kapılıyor içim.
Yine de gelecek olan tüm aralıklara gün ekleyeceksin sen!
Şimdi bir sorum var müsaadenle Azizim,
Nesin sen?

Ahmet Ömer Yazıcıoğlu

İZDİHAM