7 Haziran 2020

Ahmet Erhan, Cihangir Miyavlası

ile alef

Zaman: durmuş gibi
Cihangir’de pazar günü şaşkınım
Olmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi
Bir çocuk ufacık sarı saçlı
Eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri
Görünmüyor ki
Sokak derin uykularda duyulmuş şey değil
Cihangir’de geldiğim günden beri
Gurbetliğimden beri
Son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana
Kaç saat duymadım
Bir şeyler okuyordum kırıntısız, yankısız
Unuttum
Güzel Marmara ve yeşil elma sabah sabah
Olmaz ki
Olmaz ki böyle bir ülkede böyle
Camlı bir bomba gibi bir martı pencereme çarptı
Korktum
Ve artık her şeyden korkuyorum
Gurbette ve kanlı bıçaklı tutkun
Bu nasıl iş bu Cihangir her damarı bir sokak
Bir sokak
Baktıkça gözlerim kanıyor
Kana kana bakıyorum

Zaman: geçmek bilmiyor
Yalnızlığa alışkınım sessizliğe değil
Pazar günlerinden nefret ederim bu yüzden
Bakkal açılmaz çöpçüler bağırmaz bu nasıl cihangir
Güzel Marmara ve yeşil elma
Bulunmaz ki sabah sabah

Ellerin sarsak

Gözlerimdeki çapak sanki bütün sokağı örttü görünmüyor
Hiçbir şey görünmüyor
Yalnız ve soğuk yatağım
Boşlukta süzülüp alçalıyor
Gidip uyumaya kalksam ne olacak

Ne olacak

Zaman: her yerde kedi kuyrukları vardı
Yürümeye korkardım buz üstünde gibi
Basmaya korkardım şimdi neredeler
Elinin körü ne biçim sabah bu ne biçim pazar
De ki uyudum
Çalmayacak mı telefon kapımın zili
Ağzımda şarabın kekremsi tadı
Karnımda yüzlerce akreple uyusam onlar uyanacak
De ki bir arkadaşım geldi gidelim
Belgrad ormanında kros yapalım dedi- ben mi
Arnavutköyde balık tutalım dedi- ben mi
Önce içelim sonra içelim
Kaçmıyor ya şu istanbul dedikleri

Ah benim evcil kalbim
Artık “hayır” demeyi de öğrendi

Şimdi ne olacak

Bana her gün sokağa çıkma yasağı bana her gün o üç darbeden biri ne bilsin olağan üstü hallerin ta kendisiyim dokuz canlı bir kediyim sekizini yitirdim ne bilsin ayrıca burası cihangir
Kedi diktatörlüğü

Şimdi ne olacak

Kimseler bile gelmiyor bugün pazar
Yalnızlığın eşcinseli mi oluyor yani
Yani cinaslı kafiyeli pazar günleri ey
Sıkıldım şarabım bitti elmadan vaz geçtim uykum yok
Yok üstüne üstlük sigaram da azalıyor
Şimdi sahiden ne olacak
Ben bu kadar geveze değildim eskiden
Bir sıkımlık canım kaldı

Zaman: otobanındayım senin
Yürü ki bir şeyler dönmeye başlasın
Dünya mı olur artık ne olursa olur hayat
Hani İstanbul git git bitmez koca bir şehirdi
Ayağının turabı olayım yürü
Ayaklarımı bitiştirerek uzun uzun ölçtüm
Ve düşündüm ki meselem mi meselim mi tükendi

Neredeyse akşam olacak

Zaman: oydum da gözlerimi sana bıraktım
Yoksa tarihim iydi kanla biçilmişti kaftanım
Ben kaf dağında bir kaptan değilim
Ama bu çırpıntılı şarapsızlık ne olacak

Şimdi ne olacak

Yağmur yağıyor yağmasın
Volta atıyor martılar göğün dört duvarında
” Ne balık, ne de kuş” olabildiğim şu dünyada
Gurbetim bile yok beceremedim

Toprak

Uçaklardan korktum da ne oldu sanki
Onlardan önce çakılıp kaldım yere odama
Meyhanelere geniş mağazalara sayısız
yalnızlıklara ve pazar günlerine

Gömüleceğim bir gün sana toprak
Başımı yukarda tutmaya çalışarak
Ama olmayacak
Kefen param bile

Hep ağır ve aksak

Olmadı bile kanıma alkol düştü payıma küfür
Birer ziynet eşyası gibi şişelerim yığılı evde
Her şişenin dibinde ay parçası bir melek
Dans ediyordu iyi kıvırıyordu kaltak
Cihangir’de Cihangir’de özellikle
Ama neden cinlerim hep tepemde

Alçak

Gidip Neşet Ertaş dinlesene aklını kucağında saklayarak
Balık görsen aklına rakı gelir önce
Ve bütün yollar bir gün her gün meyhanelere çıkacak

Cihangirde sabah hiç olmayacak

Alkolikler ve eşcinseller giremez yazar
Ev sahiplerinin kapılarında anlarlar kimsin
Nesin adamım buralar sana göre hiç olmayacak
Kalk gidelim çöpçüler süpürsün ıslak
Ve yorgun bedenimizi şarap ve elma kokan
Bedenimizi doktorlar serumla yıkasınlar
Akla sığmayacak halüsinasyonlar ellerinde şişelerle
Hastanelerin ziyaretçi saatlerini beklesinler

Ölsem kimsenin umrunda olmayacak
Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak

Hayat hiçbir şey değil şiir hiçbir şey değil
İki dirhem bir çekirdek ölüm bile
Hiçbir şey değil
Sokaklara atılmış ölüm
Nereye gitsem ardımdan seğirtir
Mendil satar cam siler ille de bıçak taşır
Ve tiner
Unutma ki sevgilim hayat
Karamsar bir şiirin ilk dizesidir

Peki şimdi ne olacak

Elma yok yok ki şarap
Birazdan tütünüm de tükenir
Ve türkiye’de şair olmak bu değildir
Neydi ki Türkiye’de şair olmak

Dünyaya dürbünle bakmak
Kız tavlamak sanatını masalara höykürmek mi
Salya sümük ağlamak

Ölüm oruçları

Ey bu ülkede
Artık ne sabah ne de akşam olacak

Üç çocuk daha öldü
Yatağında üç kere daha sırtını döndü halk

Elbette elma ve şarap
Elbette elma ve şarap

Üşüdüm üstümü örtsene toprak

Ahmet Erhan
“İZDİHAM