9 Mayıs 2017

Yunus Develi’nin Perde Adlı Kitabı Yayınlandı

ile izdiham

Yunus Meşe, Yunus Develi’nin Şule Yayınları’ndan çıkan Perde adlı kitabını değerlendirdi.

MODERN ZAMANLARDAN GEÇMİŞE ‘PERDE’ AÇMAK  

Yunus Develi, 1957 yılında Adana’da doğdu. 1980 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun oldu. 25 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, 2006 yılında emekli oldu. Öyküleri; İkindiyazıları, Mavera,Hece,Hece Öykü, Mahalle Mektebi, Karabatak ve İtibar dergilerinde yayımlandı. Yunus Develi, 2004 yılında Gece Dansları isimli öykü kitabını yayımladı. Bu kitabını 2010 yılında yayımlanan Kumercin isimli öykü kitabı takip etti. 2012 yılında Frenk Havaları isimli öykü kitabını yayımlayan yazar, 2017 yılı Nisan ayında Perde isimli öykü kitabını yayımladı. Şule Yayınları’ndan yayımlanan kitap 180 sayfadan oluşuyor. Kitapta on altı öykü yer alıyor.

Bu Hikâyede hepimiz varız

“Bir gün Tanrı bütün insanları toplayacak ve “okuyun öykünüzü” diyecek. Zor bir gün, telaşlı bir gün; ağlamaklı, yalvarmaklı bir gün olacak o gün.”

Kitaba ismini veren ‘Perde!’ Öyküsü bu cümle ile açılıyor. Ve bu cümle, hikâyede hepimizin olduğunun kanıtıdır aynı zamanda. Çünkü insan yeryüzüne büyük hikâyesini tamamlamak üzere gönderilmiştir. Bu hikâyenin temelinde ise ateşin ve suyun kavgası vardır. İyiliğin ve kötülüğün kavgası Âdem’in cennet yaşamından başlayıp, dünya hayatında devam etmektedir. O büyük hesap gününe kadar da bu kavga devam edecektir.

Tufanlar görülür bazen bu hikâyede. Yeryüzünün en büyük dağını dahi yutan bir tufan… Tufanı aşan ahşap bir gemi, gemide her canlı türünden birer çift… Geride kalan ve suların yuttuğu bir oğul…  Kızgın lavlar görülür bazen bu hikâyede. Kale gibi sağlam evlerinde her türlü gazaptan emin olduğunu düşünen canları bir çırpıda taşa çeviren lavlar. Putlar görülür bazen bu hikâyede. Baltası omzunda putlar… Parçalanmış putlar… Putların intikamı için tutuşturulmuş bir ateş. Yeryüzünün gördüğü, göreceği en büyük fakat en serin ateş… Kuyular görülür bazen bu hikâyede. Hele bir kuyu… İçinde yaratılmışların en güzelini saklayan. Öfkeden, ümitsizlikten, intikam hırsından kudurmuş bir çift görünür bu hikâyede. Her yol ayrımında insandan önce bulunan. Onu doğru yoldan ayırmaya çalışan. Her zaferinden sonra daha fazlasını, hep daha fazlasını isteyen kovulmuş bir çift göz.

Yunus Develi, Perde kitabında insanın kıyamete kadar sürecek olan hikâyesini öyküleştirmiş günümüz insanının (modern insanın) gözüyle. Onun bakış açısı ve aklındaki soru işaretleriyle.

 

Kur’an temelli öyküler

Kitapta yer alan on altı öykü, insan ve şeytan arasındaki kavgayı, Peygamberleri merkeze alarak anlatıyor. Ateşin Hâlleri öyküsünde şeytanın iç muhasebesine tanık oluyoruz. Şeytanın dilinden meleklerin varlıklarını, Hz. Âdem’in yaratılışına hazırlanışlarını, bu haberi duyduklarında verdikleri tepkileri okuyoruz. Toprağın Hâlleri öyküsünde ise Hz. Âdem’in şahitliğine eşlik ediyoruz. Cenneti görüyoruz onun gözlerinden. Sonra pişmanlığını dinliyoruz. Af dilemesini ve dünya sürgününe gönderilmesine şahitlik ediyoruz. Yazar burada büyük bir risk alıyor aslında. Hikâye etme becerisi, dil ve anlatım başarısı, edebi olgunluk, ansiklopedik bilgiler bir yazara iyi öyküler yazmanın kapısını açabilir. Ama soyut varlıkları, soyut bir dünyayı öykülemeye çalışmak bıçak sırtında yürümek gibidir. Bu soyutluk yazara, sonsuz bir özgürlük imkânı verirken, ölçüsüz kurulan bir cümlenin ağırlığı altında ezilme ihtimali de verir. Yazar, öyküdeki başarısını tam olarak bu risk alanlarında gösteriyor. Kendisine çizilen sınırlar içerisinde titiz bir çalışma yaparak bu soyut dünyayı inanılabilir bir gerçekliğe indirmeyi sağlıyor. Ayrıca öykülerine, Kur’an-ı Kerim’den ayetler alarak, okura, anlattıklarının sadece öykü olmadığının da mesajını veriyor. Yazarın titiz dil işçiliği, dil ve anlatım başarısı, üslubu; bu öykülerin, kitabın peygamberler tarihi olarak algılanmasının da önüne geçiyor.

Bir öykü kitabında yazarın dilinde inişler çıkışlar olur. Bu iniş ve çıkışlar öykülere de yansır. Farklı zamanlarda yazılan öykülerde yazarın anlatım yetkinliği de değişkenlik gösterebilir. Perde, bu açıdan oldukça başarılı bir kitaptır.  Kitapta yer alan on altı öykü dil ve anlatım, üslup, biçimsel yapı olarak da birbirine oldukça yakın. Yazılması oldukça zor olan bu öyküler bir gecede yazılıp sonlandırılmış gibi bir hava oluşturuyor. Fakat yazarın son kitabı ile Perde arasında geçen süreye baktığımızda öykülerin uzun bir zaman diliminde yazıldığını görüyoruz. Bu da kitabın ve yazarın başka bir başarısıdır. Öykülerin belirli bir seviyeyi yakalamış olması kitabın bütünlüğünü olumlu anlamda etkiliyor.

Perde’yi neden okumalıyım? Neden okumalıyız?  Sorularına, kitapta yer alan öykülerden de seçkiler yapılarak uzun cevaplar verilebilir. Benim cevabım biraz daha sade ve kısa: Perde’yi okumalıyız çünkü bu Hikâyelerde biz varız. Hepimiz.

 

 

 

 

Yunus Meşe

İZDİHAM