3 Mart 2016

Yukio Mishima, Denizi Yitiren Denizci

ile izdihamdergi

“Yo siempre me había imaginado el paraíso bajo la especie de una biblioteca.”

“Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir.”

Jorge Louis Borges

 

“Daldığı düşten ayılmadan, ılık çayı başına dikti. Çay buruktu. Bilirsiniz buruk olur tadı yüceliğin.”

Japon yazarları arasında belki de en özgünü Yukio Mişima’dır. Özellikle Haruki Murakami’den sonra başlayan yeni Japon edebiyatına alışık olanların tuhaf karşılayacağı bir yazardır Mişima. Hem kitapları hem de kendi yaşamı ile tam bir vakıâdır. Üç kez Nobel′e aday gösterilmiştir.

Türkçeye yaklaşık 40 yıl önce ‘Denizi Yitiren Denizci’ adıyla çevrilen romanı (Orijinal adı Gogo No Eiko, İkindi Zaferi) tüm kitapları içinde özel bir yere sahiptir. Hatta birçok kişiye göre en iyi yapıtıdır.

“İyi uykular yavrum,” gibi basit ve güzel bir cümleyle başlayan roman sonunda dönüp dolaşıp yine uykuya dalan bir adam ile bitiyor… Sonsuz uykuya.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çocuklar Korkunç Allahım” adlı şiirini akla getiren romanda elebaşları Noburu önderliğindeki çocuklar gerçekten korkunçtur.

Kocasını kaybettikten sonra bir denizci ile yaşamını birleştiren bir anne ve oğlu Noburu. Oğlunun gözünde bu adam denizdeki fırtınalara göğüs geren bir kahraman, dünyanın kadın, seks vb. gibi basit ve aşağılık zevklerine aldanmayacak kadar bir erkekti. Babasını küçük yaşta kaybetmiş Noburu’nun (Yüce Samurayların bombalanmış, savaşı kaybetmiş ülkesi Japonya) gözünde böyle yüce olan denizci ne var ki denizleri bırakıp, kadınlar ile beraber olacak, romantikleşecek kadar sıradan, basit bir adama dönüşerek çocuğu büyük bir hayal kırıklığına uğratır (Samuraylar gelmeyecektir, Japonya boyun eğmiştir). Ama yine de ümitsiz değildir Noburu: o ve çetesi bu ihanetin (Kendisini yakıp yıkan düşmanlara –Batıya-hayran olan Japonya’nın ihaneti) intikamını alacaktır. Alır da.

İşin ilginç yanlarından biri, bu kadar sert bir romanda Mişima Japon ve dünya edebiyatının en hüzünlü, şiirsel ve yorgun kahramanlarından birini yaratmıştır: Ryuji. Yorgun, savaşmayı, mücadeleyi bırakıp eve kapanan bir Odysseus’u kabul etmeyen çocukların öldürdüğü Ryuji.

Mişima’nın yazdıkları mı daha kurgu kendi yaşamı mı, yarattığı roman karakterleri mi daha gerçek kendisi mi daha bir roman karakteri bir türlü karar veremez insan. Özellikle son yıllarında samuray kıyafetleri ile dolaştı, etrafına yüzlerce mürit topladı ve sonunda tıpkı bir zamanlar ulaşılmaz ve yenilmez bir kahraman olarak hayal edilen Ryuji’nin çocukları hayal kırıklığına uğratması gibi, batıya sadece savaşta değil manen teslim olmuş Japonya’nın kendini hayal kırıklığına uğratmasına, ihanet edilmesine dayanamadı ve bir askeri üssü basarak önemli bir komutanı esir aldı, balkondan ülkesine ve dünyaya son kez seslendi ve kendisi en azından başka çocukları hayal kırıklığına uğratmadan kırk dört yaşında kendi canına kıydı. Mişima bir samuraydı.

 

Kitap Enstitüsü
İZDİHAM