27 Ekim 2018

Yakup Öztürk, Mustafa Kutlu’nun Sevincini Bulmak Kitabını Kaleme Aldı

ile izdiham

 Sevincini Bulmak, bugüne kadar Mustafa Kutlu’ya dair üretilen onlarca makale, tez ve kitabın iddialarını yeniden gözden geçirmesini gerektirecek bir içeriğe sahip. Üslup, Kutlu metinleri arasındaki göndermeler, gelecek kitaba dair ipuçları, bir Türkoloji kürsünün içyapısı ve insanlarının hikâyesi. Sevincini Bulmak aynı zamanda yeni bir eşiğin hikâyesi.

Yeni Türk edebiyatı sahasında doçent, Tanpınar uzmanı Suna’nın akademik hayatı, evliliği, kendisini arama mücadelesi ve İslam’la irtibatının anlatıldığı Sevincini Bulmak, Mustafa Kutlu hikâyelerinden aşina olduğumuz kanaat ekonomisinden, tabiatın insan için öneminden, göçle dönüşen şehirlerden de söz açıyor.

Bir akademisyenin hidayet yolculuğunun bir dağ köyünde sona ermesi hikâyesi olan Sevincini Bulmak’ın arka planında İstanbul, Türkoloji camiası, sanat ve edebiyat çevreleri yoğun bir biçimde konuşuluyor. Sevincini Bulmak, Suna’nın, medyatik, popüler, işini bilen ve şöhretini işine olan hâkimiyeti ile sağlamış ancak sadakat yoksunu, öte yandan büyük servete sahip psikiyatr Ali Balkan’la olan mutsuz evliliği etrafında, kahramanımızın bir edebiyat doçenti olmasından dolayı üniversite ve akademinin iç yüzünü, son on yıl içinde büyük bir teveccühle konuşulan Tanpınar gerçeğini ve İstanbul’un nasıl görülüp gezilebileceğini anlatan bir hikâye.

Kitaplarında bir mesele, mekân, muhit, gelenek gibi bir unsur seçerek onun hikâyesini anlatan Mustafa Kutlu, Sevincini Bulmak’ta böylesine tek bir tema üzerinden gitmese de Türkiye’de akademinin işleyişine sözü getiriyor. Bir akademisyenin talebeliğinden itibaren akademisyenliğe giden macerasına daha yakından bakarken tezlerin, jürilerin, kürsü ve bölüm başkanlarının mahiyetleri ve kimlikleri hakkında bir dünya inşa ediyor.

Elbette, kahramanımız Suna’nın bir akademisyen olmasından dolayı anlatılan bu dünya, sanatın teklif ettiği biçimde hayali ancak Mustafa Kutlu’nun Sevincini Bulmak’ta belki de daha yoğunlukla gördüğümüz üzere bir öykücü değil hikâyeci olduğunu hatıra getirdiğimizde, anlatılanın sanatın ve kurgunun sınırlarına hapsedilmesini engelleyeceği de görülür.

BİR YANIYLA 28 ŞUBAT HİKAYESİ

Kitap, psikiyatr Ali Balkan karakteriyle, her sabah televizyonların kadın kuşaklarından tanınan medyatik ünlülerin dünyasına da giriyor. Ali Balkan, “karizması” ve şöhretiyle daima medyanın ilgisini çeken, her yaptığı haber olan, bir yanıyla da psikiyatri çalışmalarını kültürel ortamlarda sürdüren bir karakter. Ali Balkan’ın Suna ile tanışması ve evliliğe giden dostlukları da bir Tanpınar sempozyumunda olur. İkisi de Tanpınar konuşmak üzere oradadır.

Hikâye, Ali Balkan’ın Suna’nın konuşması dinlemesi ve kendisini onun sihrine kaptırmasıyla başlar, İstanbul’un Suriçi, Eyüp ve Anadolu yakası köylerini bir arada gezmeleriyle devam eder. Evlilik gerçekleşir ancak çok uzun sürmeden dağılır. Ali Balkan’ın mizacı, geldiği muhit ve hayat anlayışı bir evliliği götürebilecek seviyede değildir. Suna, iç dünyasında yaşadığı hakikat arayışını, Ali Balkan’ın ihaneti, çalıştığı üniversitede ilim ve irfandan yoksun bölüm başkanının haddini aşan muameleleri sebebiyle daha da yoğunlaştırır ve istifasını vererek bir Anadolu kasabasına çekilir. Sevincini Bulmak, bir yandan da 28 Şubat’ın hikâyesi. Bugün, kimi yayınlar vesilesiyle konuşulan 28 Şubat Edebiyatına, Mustafa Kutlu’nun Sevincini Bulmak da ilave edilmelidir.

Suna, 28 Şubat’ın gölgesinde üniversitede çalışmakta, kilitli kapılar ardında namazını kılabilmekte, arzuladığı hâlde tesettüre girememektedir. Hikâyenin geride işleyen sahnelerinde uzunca, 28 Şubat’ın insanlarını, kurumlarını, kişilerini menfi ya da müspet görmek mümkün. Mustafa Kutlu’nun yitip gidenle onun yerine getirilen arasında hikâyeler anlattığı Sevincini Bulmak’ta görülüyor. Kitabın hemen başında karşımıza çıkan saat tamirciliğinin sembolizmi birkaç sayfa sonra yerini depresyon hırkasına bırakıyor. Paketlenmiş gıdanın ne olduğunun bilinmediği günlerden organik sözünün meşhur olduğu bugünlere. Bir başka mukayese, zamanın ve geçmişin gençleri arasında. Telefonla evlenmek yani ömürlerini bükük boyunlarla saatlerce ekrana hapseden gençler. Eşya ile “kullan at ilişkisi.”

YENİLİKLER GETİRİYOR

Sevincini Bulmak, bir uzun hikâye ancak Kutlu’nun başlıksız bölümlendirmeleri müstakil bir hikâye gibi okunabiliyor. Bu önemli ve elbette ustalıklı bir iş. Kutlu’nun bu kitabında kendi metinlerine göndermeler yaptığı ya da yeniden aynı hikâyeyi yazdığını görüyoruz. Bir askerin, kendi memleketini anlatırken yere göğe sığdıramadığı hikâyede burada da karşımıza çıkıyor. Sevincini Bulmak, Mustafa Kutlu’nun Sır’la başladığı tasavvufi âlemi edebiyatın imkânlarıyla yorumladığı metinlerine, sözü apaçık sarf etmesi sebebiyle yenilikler getirmiştir.

Kutlu’nun üslup ve içerik inşa ederken önceden okumadığımız ifadelerini, zamanın jargonuna olan ilgisinden dolayı kullandığı birtakım yeni kelimeleri, bugünün bir anlatıcısı olduğunu işaret eden kurgu dünyasını, gelecek kitabında bu hikâyeyi derinleştireceğini önceden sezdirmesini, bundan sonra yapılacak Kutlu araştırmalarında göz ardı edemeyeceğiz. Sır’da, Bu Böyledir’de, Beyhude Ömrüm’de perde arkasından söylenen hakikat bu kitapta gün ışığında meydana getiriliyor. Mustafa Kutlu, birkaç yerde geçirdiği sosyal medyanın var ettiği okurun cümlesine böyle seslenmeyi tercih etmiş de olabilir.

Yakup Öztürk, Kaynak: Y. Şafak Kitap

İZDİHAM