9 Mart 2016

Vaveyla Dergisi 4. Sayı Çıktı

ile izdiham

“Her şey isyanla başlarken biz inkarla devam ediyoruz.
Ve inanın bu inkar bizim en doğal isyanımızdır.
Geciken biz değildik geç gelen trenlerdi.
Nihayet zaman bize mekana hükmetmeyi öğretti.
Sesimiz gür olmasa da en az sessizlik kadar ürkütücü.
Şimdiden nedensiz bir teşekkürü hoş görmeniz dileğiyle…
Bize düşen şatafatlı bir yalnızlıkmış, şatafatlı cümleler kurmaya gerek yok!

Diriliş neslinin mimarlarının takipçileri ve mirasçıları olan gençlerin bir araya gelerek çıkardıkları Vâveylâ Dergisi kısa bir sürede Türkiye’de tanınan ve beğenilen bir dergi haline geldi. Derginin çekirdek kadrosunu oluşturan ve yazı işleri müdürü Ali Tosun’un “Absürd Şiir”i, yepyeni bir şiir anlayışıyla okuyucunun karşısına çıkıyor. Ve imtiyaz sahibi Nuri Benk’in zamana karşı bir şaşkınlık belirten dizeleri kelimeleri görüntülerden sıyırarak okuyucuyu bir labirentin çıkmazlarına hapsediyor.

Bunun yanı sıra genel yayın yönetmeni Yunus Taşdemir; -ben dünyaya serçe parmağımla karşı geleceğim- cümlesiyle toplumla edebiyatçının küskünlüğünü belirtirken bizleri, şiirin uçsuz bucaksız anlamlarında bir gezintiye çıkarıyor adeta. Ve karanlık sesiyle çağların ötesinden bir çığlık gibi suskunluğunu absorde eden Mehmet Ekinci, ölü bir şehrin damarlarında bir dirilişe çağırıyor cümleleri.

Güven Adıgüzel’in -Kadraj Hataları- şiiri kimi zaman bizleri Humeyni’nin nemli kirpiklerine götürürken, ihtilalin orta yerinde bırakıyor bir savaşçı zaferiyle. Ve akabinde kesif zamanların postmodern rüyalarında Bilal Can’ı görüyoruz. Şimdi de Rabia Boran’ın kendisiyle olan savaşı şiirde bir iç çekişme ve itiraf olarak diyalog cümlelerinden oluşan güzide bir tat bırakıyor.

DERGİNİN MASRAFLARI BURSLARDAN!

Tek gelirleri bursları olan bu gençlerin, reklam almamalarındaki sebep ise; edebiyatın saygınlığına aykırı olduğu ve Kapitalizm’in ruhunu edebiyatın dışında tutmak istediklerinden kaynaklanıyor. Böylesi bir aşkla yola çıkan bu gençlerin daha şimdiden Türkiye genelinde 20 temsilcilikleri bulunuyor.

MUHTEMEL OLMAYAN BİR YAŞAMIN KEŞFİNE HİCRET

Bazen Mehlika Sultan’a hicret ettiler, çoğu zaman Aysel’i savdılar başlarından ve vakit tamam olunca da Abbas’la çilingir sofrasına oturdular. Günün şartlarına kulak tıkayıp, tüm zamanların içinde acımasızca bir yakarışa dönüverdi cümleleri yazmalıydılar yazmasalar olamayacaktı! Kendilerine hayali yaşamlar temin edip yazdılar ve sustu herkes onlar yazdıkça. Dileriz ki, kalemden morarmış parmakları içlerindeki Vâveylâ’yı daha da gürleştirir.
İzdiham