10 Mart 2016

Ümit Aydın, işgal altında farz olmayan mücmel yaralar

ile izdihamdergi

cehennemi kundaklamışsın, bahset katlimden
ve ekmek ve suyla büyüyen yalnızlıktan
bahset, sana uzandıkça kırılan parmaklarımdan
sela sesidir zira, alır başını gider de
yeryüzünden kim hesap soracak henüz yaşıyorken?
kahrolsun evrensel yasalar ve diyalektik materyalizm!
kim bilir belki devrim hazırlığındadır maktuller
haziran gibi daha yeni sıcak -her şey ters ünlem
bu tekmil bu şahadet bana göre değil

sen, göğüsleri birer elvis olan
ve adını dört yüz doksan beş kilometreye
yenik düşürmüş nisyan!
nasıl bileklerini kesecekse şimdi
galata kulesinde kanatsız kalan mavi saçlı kadın
öyle saracak etrafını şarapla boğulan kardinaller
sen; bir haykırışla sımsıcak ölmek isteyen,
gölgesini zapteden ateş!
sürüyorlar sirayetini böyle edilgen,
böyle çağla tadında, böyle biraz inat, korkma!
bir gün ölüler gibi kendine kavuşacak şehirler

sanki kıyafetleri çalınmış bir dervişim
sünnetinden ötürü bir resulün
ve allah’a küfretmenin getirdiği o cesaret;
bir amentüsü yok,
bacaklarının kâbesinden vazgeçmenin
bu isyan milyon kere sana ait
ve ahın savunmasız bir karargâh
ah quel diner’in en güzel yeri
teresa berganza yan masada
enis batur şiir yazıyor
başka anlamlara çekiyoruz dizeleri

burası müşkülün avlusu, bak!
kutsal geberme yeri, gör!
burası mekke, burası lasvegas
burası istanbul, burası dünya, duy!
keleşlerle taranmış düğün salonu saçların
oyuncaklarla oynayan anne: işte zaman!
ve gel, siktirip gidelim bu rengi yok çukurdan
çünkü seni sevmek, bilmediğim yılların mükellefi.

ümit aydın, çerçi sanat, sayı 1 – ağustos 2013 
İZDİHAM