10 Mart 2016

Sufi, Nar

ile izdihamdergi

Masanın üzerinde bir örtü. Şile bezinden. Çiçekli mi çiçekli, annem özene bezene ayrılık yılları için dikmişti. Narince sakladığım dolaptan çıkardım ve dün akşam evime konuk ettim, annemin kokusu yayıldı bahçeye. ( hiç ayrılmadı ki)

Bugün oturduğum binanın girişinde bir telaşa tanıklık ettim. Birileri taşındı sanırım.

Evi “boştur” şimdi. Gelmeyecek bir daha.

-Bizim gözlem duygumuz, başkaları güçsüzlüğümüzü algılasa bile, onların güçsüzlüğüne yönelince çok daha incelir, bu gerekenden daha ince oluşumuz yüzündedir.

Evin boşluğunu niye dert ediyorsun ki?

Aradığın boşluk değil miydi?

Yorgunluk dolu bir gün, ve boş ağlarla boş evinin yolunu tutan bir balıkçının acısına dokunuyorum belki bütün bunları yazarken, kendi girdabımda.

Ansızın elim duvardaki aynanın eski köhnemiş ahşap çerçevesine uzanıyor, o an tam çaprazımdan vazo göz kırpıyor.

Şile bahçelerinden toplanan bir sepet dolusu nar göndermiş annem.

Çekinmeyin, canınız nar çekerse elinizi uzatın ve yakıcı serinliğini hissedin nar tanelerinin.

Neredeyim? Bin ışık yuvası ayva bahçesinde mi? O sarhoş edici kokusuyla.

Anıların dingin köşesi, yeryüzünün en uzun uykusu, kapı yarı açıktır, perdeyi kapamadan da uyuyabilirsiniz o bahçede.

 

Sufi
İzdiham