3 Ekim 2016

Sevgi Yerlioğlu, Av Gürültüsü

ile izdiham

beyaz eldivenlerde kırmızı pençeleri
bir ceviz gördü dalında, kapandı kovuk
yılanı kanadından inciyi renginden vurdu
dolanarak gölgeleri birbirine değmeden
kara bir yüze nasıl sızarsa gülüş
dişleri eksik elleri fazla elleri büyük
talanıyla övünen bu adamlar elleri eksik
adamların göğe karşı bilenmiş omuzları
sonsuz bir yolun ilk adımında mağlup
ilk adımında ezerek sararmış boyunları
kıvamı ateştir suyun, ya senin oğlun

fırça darbeleriyle dağıldı gökyüzü, bu benim elim
sen bir sepet taşırken alnımda elma
nehre gem vuruldu alnımda elma
siyah çadırları yırtarak bütün çadırlar siyah
toz zerresi uçmadan asılıyken havada
kendini paslı bir aynadan izleyerek havada
gürültü çarpışırken bedenleriyle diri
sayım başladı ormanları koynunda tut
sokağa çıkma

paranın iki yüzü, aynanın iki yüzü
bu tenha çarşıda geçer akçe değil uykun
senin uykun bin yıl evvel serildi toprağa
çırpındıkça renkleri beliren,
çırpındıkça sırtında dolaşan ayakları
üst üste desenlerle çizili kırışık bir alın
tel tel eksilmede koptu kopacak
büyürken iki ip arasına gerilmiş beşiğinde
büyürken rüzgârıyla göğsünde vakum
nefesini verebilirsin artık
telin son bağı kopacak

bu yarışa yalnızca kazanan inanıyor

 

av-gurultusu

Sevgi Yerlioğlu

İZDİHAM