2 Mart 2016

Rıfat Eroğlu, Matar Muhammed, Çölde Bir Yağmur Adam

ile izdihamdergi

Kaderi düğünlerde çalgı çalmak olan adamlara çalgıcı denir. Nice adamlar şeytanın bacağına ortopedik müdahalede bulunamadığı için yerel kalmışlar, geçimlerini topladıkları bahşişlerle sağlamaya çalışmışlardır. Sanat bahşiş içindir önermesi henüz kabul görmediğinden hiçbir toplumda ve tarih takı töreninde “Lütfen çocuklarınızı pistten uzaklaştırınız.” anonsu yapanları görürden gelmediğinden, eko vardır. Eko, çalgıcının sesini topluma tekrar kez duyurma ihtiyacının fiziksel olarak vücut bulması kaynaklıdır. Si si si, ses veriyorum. Deneme bir ki.

Bin dokuz yüz otuz dokuz, Neşet Ertaş bir yaşında. Lübnan’da bir Çingene daha açar gözlerini dünyaya. Doğduğu yer doğruysa ve zaman, korkmakta fayda vardır bir Çingene’den. Korkun öyleyse! Matar Muhammed, tüm zamanların en iyi buzuq virtüözü.

Baalbak Festivali’nde, Arduna İla Al Abad Konseri’nde çalmak, şeytana linç girişiminde bulunmanın diğer adıdır. Daha öncesinde BBC’in Arap programlarında sahne almayı referans olarak göstermeye lüzum yoksa üstelik, sözü edilen kariyer tadından yenmeyecek bir nitelikte olabilir. Fakat ilginç olan şudur ki, Güneş doğudan doğar, Muhammed batıdan. Bu inanılmaz yeteneği ilkin batının keşfetmesiyle, Coğrafi Keşifler arasında bulunan ilişki oldukça derindir. Amerika’yı bulduğunda Hindistan sanan Avrupa’nın Matar’ı gün yüzüne çıkardığında verdiği ilk tepki her ne kadar merak konusu olsa da, yine de garba bir miktar şükran sunmak yerinde olabilir. Ayrıca bir dip not olarak, katıldığı tüm programlarda takımını kuşanıp kravatını takmayı ihmal etmeyen ve tıraşına özen gösteren bu Fikret Hakanımsı adam, batının o yıllarda Lübnan’ı da giydirdiğine aleni bir delildir.

Daha yedi yaşında babası ve ağabeyinden dersler almaya başlayan Matar, aynı muameleyi oğluna uygulayacaktır çok sonra. Gayri resmi bir kuraldır çünkü. Ortadoğu Çingene topluluklarında müzik, babadan oğla geçer. Ay dost!

Buzuq, Türk’ün sazı ile Yunan’ın buzukisi arası olmakla birlikte çeyrek notaları içermesiyle oryantal melodileri de rahatlıkla çıkarabilen bir enstrümandır. Yaradılışıyla müziğin uçlarında dolaşmaya müsait olan bu alet, Matar’ın o usta dokunuşlarıyla adeta mucizeler yaratmaktadır. Fiziğin sınırlarını zorlayan ritimleri icra ederken, sergilediği sempatik tavırları ve rahatlığıyla enstrümanına olan hâkimiyetini gözler önüne serer Muhammed. Sınırlı sayıda bulunan kayıtlardan anlaşıldığı üzere, normalde oldukça utangaç, naif ve mütevazı izlenimi veren bu garip adam, Arap müziğinin teorik prensiplerini ihlal etmeksizin ve bu müziğin ruhuna sadık kalarak yaptığı doğaçlamalarla, performansını sergilemeye başladığı andan itibaren devleşir. Buzuq ile bütünleştiği esnada sergilediği sempatik tavırlar, enstrümana olan hâkimiyetini gözler önüne serer.

Yaptığı taksimlerle direk olarak Gencebay müziğini çağrıştırır. Bu işte bir gariplik var düşüncesi geçer akıllardan. Kesinlikle bir etkilenme söz konusudur. Kimin kimden etkilendiği konusuyla ilgili müzikal bilgiye sahip olmayış ve tarihsel kaynaklara ulaşmadaki güçlük, kafalarda soru işareti bırakmaya devam ederken, duruma aldırmayış ve ortadaki müziğin tadını çıkarış baki kalandır.

Yetmişlerde Beyrut Şehir Tiyatroları’nda verdiği konserlerle kariyerinin doruk noktasına ulaşan Matar Muhammed’i, bugün ancak katıldığı o konser kayıtları ve birkaç eski televizyon programı görüntüsünden izleyebilmekteyiz. Yine zirveye oturduğu bu konser kayıtları bir albümde toplanmıştır. Söz konusu albüm dört taksimden oluşmaktadır. Bu taksimlerden ilki, tıpkı Rast Makamı gibi tipik Arap müziklerinden biri olan Bayati Makamı’dır. Teorik ölçeği dügah perdesine dayalı olan bu makamı, neva perdesi olarak değiştirir Matar Muhammed. İkinci taksim Atar kar, diğer adıyla Veda Makamı. Takdim, tema ve varyasyon. Bazı uzmanlar bu makamın Bayati Makamı kökenli olduğunu söylerler. Yine makamın Hindistan’a ait karakteristik yapısı, Çingene halklarının Hint asıllarını hatırlatır. Matar Muhammed bu makamı normalden bir oktav düşük akort eder. Bir diğer makam ise Matar’ın halkın ilgisini kazanmayı başardığı Hicaz Makamı’dır. Son taksimde ise Bayati Makamı, Sikah ve Saba Makamı’nın varyasyonlarıyla doğaçlamasını tamamlar.

Bir dönem kısmi felç geçiren Matar’ın müziğe ara vermek zorunda kalması, çağdaşı olan Neşet Ertaş’la aynı kaderi paylaşmakta olduğu hakikatini akıllara getirmektedir. Bu ortaklığın atalarının da müzisyen olmasıyla ve müziğin babalardan devralınmasıyla başladığı söylenebilir.

Kaderi düğünlerde çalgı çalmak olmayan adamlar da ölürler. Bin dokuz yüz doksan beş. Neşet Ertaş’ı kaybetmemize daha on yedi yıl varken, Matar Muhammed ruhunu teslim eder. Çölün, daha da çölleşeceğini bile bile.

 

Rıfat Eroğlu

İZDİHAM