11 Mart 2016

Puslu Kıtalar Atlası’ni Hatice Büşra Benli Değerlendirdi

ile izdiham
Yazarın nerede, ne zaman doğduğuna ve kitabın tanıtımına geçmeden önce okuyucuya ihtar etmem gereken bir husus var. Bu satırları korkarak ve kelimelerim uçup gitmesin diye koşarak yazıyorum. Yazar kitapta şöyle diyor;
“Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, var olmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.”
Kitap tüm yaşantısı babasının düşünden ibaret olan bir çocuğu ya da düşündeki çocuğuna kendisinin arzulayıp yaşayamadığı maceraları yaşatan bir babayı anlatıyor. Kitap ismini babanın düşündeki oğluna yol haritası olarak verdiği atlastan alıyor. Ben bu yazıyı kaleme alan kişi olarak babamın bir düşünden ibaretsem bu kitap tanıtımı da babamın düşünün bir parçası olmalı bu durumda ben dâhil bu yazıyı okuyan herkes birer düşten ibaretiz şimdi dua edelim babam düş kurmamış olsun. Peki ya babam da dedemin düşüyse?  Bu ihtimaller dahi sizi üzüyorsa tanıtımın devamını okumamanızı tavsiye ederim ya da tavsiyemin basit bir okuyucu avlama taktiği olduğunu düşünüp, merak edip okumaya devam edebilirsiniz.
İHSAN OKTAY ANAR HAKKINDA
İhsan Oktay Anar, 1960 doğumlu. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde yüksek lisans, doktora ve öğretim üyeliği yaptı. İlk kitabı olan Puslu Kıtalar Atlası 1995 yılında yayınlandı. Yirmiden fazla dile çevrilen kitap Kültür Bakanlığı tarafından da tanıtıldı. Yazarın yayınlanmış kitapları: Puslu Kıtalar Atlası (1995), Kitab-ül Hiyel (1996), Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri (1998), Amat (2005),  Suskunlar (2007),  Yedinci Gün (2012), Galiz Kahraman (2014). Yazar 2009 yılında, Can Yayınları kurucusu yazar Erdal Öz’ün anısını yaşatmak amacıyla ailesi ve yayınevi tarafından verilen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.
PUSLU KITALAR ATLASI HAKKINDA
Puslu Kıtalar Atlası ismi dahi esrarengiz bir maceranın kollarına kendimizi atacağınıza karine teşkil ediyor. Yazar kitaba Inception filmi tarzında bir başlangıç yapmış. İlk bakışta kitabın fantastik yapısı ilkokul öğrencisi çalışkan kızın sonunu rüyaya bağladığı ödüllü kompozisyonunu andırıyor fakat yazar öyle ustaca hamleler yapıyor ki ilerleyen sayfalarda okuduğunuzun bir roman mı felsefe ya da tarih kitabı mı olduğunu karıştırıyorsunuz. Yazar sanat, felsefe, musiki ve tarihi o kadar güzel sentezlemiş ki kitapta ud çalan ve güzel raks eden bir dilberi methederken köle pazarı piyasasının nabzını perde olarak kullanmış. Yazarın etkileyici ve akıcı bir üslubu var bu sayede en fantastik düşünceyi dahi neden olmasın şeklinde yormaya başlıyorsunuz. Yazar kitapta Uzun İhsan Efendi karakterine ismini vermiş bu yazarı okuyucu nezdinde samimi kılıyor. Kitabın diğer başrollerini ise Uzun İhsan Efendi’ nin oğlu Bünyamin ve onun mücadele ettiği dilencilerin piri Ebrehe karakteri paylaşıyor. Kitabı farklı ve kaliteli yapan fazlaca unsur var fakat bir yönüyle entelektüel birikimi haiz dilenciler için el kitabı niteliğinde olduğunu söylemeden geçemeyeceğim zira yazar dilenme sanatının inceliklerini, yöntemlerini, alternatiflerini olay örgüsünde sessizce işlemiş.
Bu kitapla tarihin arka odasını televizyondan değil sayfalardan izliyorsunuz. Bir düşün âşık olabildiğine şahit oluyorsunuz. Yazarın tarihçileri, felsefecileri, entelektüelleri üstelik dilencileri dahi düşünerek kaleme aldığı bu kitabın 20 dile çevrilmiş olmasını isabetli buluyor, yazarın ilk kitabında bu kadar özgün bir eser ortaya koymuş olmasını hayretle karşılıyorum.
Ve Uzun İhsan Efendi düşündeki oğluna şöyle dedi;
”Oysa benim sana, düşlerimden başka verebilecek bir şeyim yoktu.
Senin için gerçek bir baba olmayı, saçlarını okşamayı, seni öpmeyi çok isterdim. Ama düşlere dokunmak mümkün olabilir mi?”
Hatice Büşra Benli
İZDİHAM