7 Mart 2016

Özgür Bakar, Babam Ve Oğlum

ile izdihamdergi

“Eğer mutlu olacaksan, hayallerin orada bekliyor. Zamanı geldiğinde git ve al!”
Michael Jackson’ın babası
“Önce sigortalı bir iş, sigorta çok önemli”
Babam

Kim istemez ki şöyle “Babam ve Oğlum” filmi gibi şakır şakır, ambulanslık olana kadar ağlatacak baba oğul hikayeleri anlatıp prim yapmak. Gerçek olan şudur ki standart, orta direk ama mutlu her ailenin babası komiktir. Komik olmak için bir şey yapmaz. Doğal komik. Hatta ergenlik bitene kadar içinde bulunduğunuz anlarda komik olduğunu fark etmezsiniz bile. Ne zamanki hayatı, evreni, eşyanın tabiatını, ortalama bir seviyedeki şehir yaşantısını kavradığınızda pek değerli babalarımızın komik olduğunu anlarız. Gerçi kime anlatsam gülüyor ama karşılığında “Dinle bak benim peder de şöyle yapmıştı” diye bir hikâye masaya koymadıkça “lan acaba sadece benimki mi komik, yoksa herkesin babası Aşk-ı Memnu Adnan bey gibi, Mustafa Sarıgül gibi mi ?” diye düşünüyorum. Yok canım. Sonuçta Ali Ağaoğlu’nun da çocuğu var. O da sempatik, O da doğal komik. Gerçi keşke benim pederin de komikliğinin yanında o kadar inşaatı olsa. Gerçi o zaman bu samimiyet olmazdı. Yalakalık için gülüyorum zannedebilirdi.

Gerçekten şu dakikaya kadar mevzuyu anlamamış ve salon erkeği babalara sahip arkadaşlar için bir örnekle anlatayım. Bizim babalarımız yolda yürürken; – Naber Sadık’cığım? Diyen komşusuna –İyi yaa noolsun biz de doğalgaz taktırdık, diyebilecek heyecanı her daim taşır. Ya da dediğim gibi sadece benimki. Hala mı ilginizi çekmedi?

Ali Ağaoğlu benzetmesini yapma sebebim ikisinin de inşaat işiyle uğraşmış olmaları. Fakat bizimki ustalık kısmında. Ticaretine hiç girmemiş. Bu yüzdendir 55 yaşında ilk kez, o da %60’ı kredi ile kendi evine kafasını sokabildi. Yani anca öbürünün müşterilerinden biriydi. Bu sebepten toplamıştı ne kadar hısım akraba, eş dost varsa yeni evine, yerleştikten sonraki haftasında. E evin sinemacı çocuğu olaraktan en büyük ziynet eşyalarımızdan biri olan handycam kameramla. Belki bir daha bu kadar eşi dostu akrabayı bir arada göremem diye anı ölümsüzleştirmekle meşguldüm.

Babamın boğazını temizlemesi ile kadrajda gördüğüm herkesin bakışlarını ona çevirmesi bir oldu. Belli ki günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapacaktı Amerikan filmlerindeki gibi. Ben de çekecektim. İşte dedim; babam evi alır almaz Adnan Bey’e dönüşüyor. Sessizlik sürüyor, herkes babamın ağzından dökülecek lafları bekliyordu. Yoksa niye boğazını temizlesin ki? Boğaz temizlemek için çıkarılan ses bellidir. Düpedüz konuşma yapacağım sesiydi. Zaten niyeti de oymuş;

-Arkadaşlar! dedi. Babam arkadaşlar dedi ama benim kulaklarımda “Aziz Senato ve Romalılar” diyen Sezar kadar kudretliydi.

-Arkadaşlar, eğer ölmez sağ kalırsam, diye sürdürdü. Haydaaaa böylesi günde ölümü niye karıştırdın babacığım. Ama bir saniye. Babam gibi lakabı gamsız baykuş olan bir adamın ölmez sağ kalırsam diye vurguladığı mevzu gerçekten çok önemli bir sebepten ötürü olmalı. Beklentimiz bu yönde gelişti.

-Arkadaşlar, eğer ölmez sağ kalırsam, 5 seneye kadar niyetim…

Allah’ım sana geliyorum. Kamera donmuş kalmış. Babam birazdan apartmandaki kalan diğer daireleri de 5 seneye kadar alacağını ya da ne bileyim, 5 seneye kadar evi oğlumun üstüne yapıp kendim hanımla birlikte memlekete yerleşeceğim diyecek ve ben kamerayı fırlatıp “Aslannn babaaaa sen çok yaşaaa” diyeceğim ve kamera bu anı ölümsüzleştirecek. Nefesler tutuldu. Tabi canım boğazını temizledi adam. Söyle artık söyle. Gerildim iyice. Bak Hasan dayım ’da gerildi. Resmen öne doğru doğrulup “bir dakika lan, önemli bir şey söyleyecek herhalde” gibisinden hareketler yaptı. Hasan dayım böyle yapıyorsa Sami amcamı siz düşünün. Sami amcam tez canlıdır çünkü. Samimidir. Hasan dayım cooldur. Hasan dayımın öne doğrulduğu yerde, Sami amcam aslan abim konuş diye alkış tutar. Nitekim konuştu da. Konuşmaz olaydı:

-Arkadaşlar, eğer ölmez sağ kalırsam, 5 seneye kadar niyetim…

(Birden sesindeki tüm ahengi yitirip İlyas Salman tonunda) 5 seneye kadar niyetim, ŞU PERDELERİ DEĞİŞTİRMEK.

Hani böyle Cihangir’de oturup tek dertleri dünyayı gezmek olan 55’in üstü ama çok bakımlı elit kadınlarımızın bir lafı var ya, “o an gözüm kararmış şekerim”

Kamerayı nasıl fırlattıysam yerde eğik bir açıyla sehpanın ayağını çekse de tüm cinnet anımın seslerine tanıklık etmiş. Ölümsüzleştire ölümsüzleştire bunu ölümsüzleştirmiş oldu yani. Sonradan dinleyince pişman oldum yaptığım hareketten ama bir insanın 5 yıllık planı perdeleri değiştirmek olursa evi de anca 55 senede alır. Haksız mıyım?

Böyle anlatıyorum ama eski solcudur. Eski diyorum çünkü 50’den sonra “oğlum aklı olan yirmisinde solcu, ellisinde sağcı olur” akımından etkilendi herhalde ki bana 4-5 yıl evvel “Polislik sınavlarına girsene” demişti. “Devlete sırtını dayayacaksın işte” klişesini de iliştirerek. O an benim için bir devir kapanmıştı. Çünkü daha 5-6 yıl evvel Radikal’in 80 darbesiyle ilgili bir ekinde babamın polise taş atarken fotoğrafı basılmıştı. Tamamen tesadüf. Ben çerçeveler, hadi o kadar abartmasa da saklar diye düşünürken ertesi gün üstünde domates doğrarken görmem bir oldu. (şimdi düşününce bu daha karizmatik bir hareketmiş.)

Gerçi babamın eylemleri de koftiymiş. O fotoğraf nasıl denk gelmiş bilmiyorum ama kesin arkayı sağlama alıp öyle atmıştır o taşı da. Çünkü duvara yazı yazma eylemine kendi evinin duvarından başlayacak kadar sağlamcıdır.

 

Özgür Bakar
İZDİHAM