3 Haziran 2018

Mustafa Kutlu, Bulut

ile izdiham

Bulut seni severiz, sakın yanlış anlama.
Evet konuştuk biraz, tartıştık açıkçası.
Ben söz aldım, dedim ki endişeye mahal yok.
Bulut bu gelir elbet.
Ötekiler tepkili; sabret demesi kolay.
Bulutsuz geçer sanma şu önümüzdeki ay.

Ben çocukken yatardım çayır, bayır. Gökyüzüne bakardım bir bulut geçsin diye.Bulut işte kırmazdı çocukları, görünürdü o beyaz pamuktan gövdesiyle.

Bazan dört nala bir at, savrulan yelesiyle.
Bazan üç yanı deniz koskocaman Türkiye.
Ya ben hayalperesttim ya çocuklar fazla bön.
Görmez, anlamazlardı, hani nerde Türkiye?

Şimdi baktım da koca adam olmuşuz.
Yine bulutun hâlini unutmuşuz.
O herhalde çöldedir, vücut ter-kan içinde; bir o yana koşuyor, bir bu yana süratle. Çatlayan dudaklar bir yudum su istiyor;bulut azdan az onları doyuruyor. Nasıl bir yol ki bu yol, çöl düşeni yutuyor. Ayakta kalanları acaba kim tutuyor? Herhalde bir niyet var, muhacirin kalbinde,bu kalp menzile varmak için atıyor.
dil dönmez anlatmaya o kadar kalabalık. Çölü geçiyor kervan bu defa çoşkun bir sel. Seli geçtik diyelim ya düşman ne olacak? Seni elbet vuracak, ya da esir alacak.
Çaresizlik bu kadar çöker mi bir insana? Onlar artık insandan öte bir şey. Nasıl yani demeyin, kandan, çamurdan, acıdan ve ölümden oluşan. Kavranması zor artık, böyle bir vücut bulmuş.

Biz burda tartışalım, çocuklar göğe baksın.
O kadar baksınlar ki bulut onları görsün.
Çığlık çığlığa tepelere koşsunlar, bulutla konuşsunlar.
Bulut bu, herşeyi bilir. Aşağıda neler oluyor ; an-be-an görür.
Gelir güçten düşüp, yere serilmiş kervanın üzerinde durur.
Çocuklar görmüş öyle dediler.
Yemin ettiler, çocuklara inanın onlar masum.
Bulut bir Türkiye olmuş o serin gölgesiyle

 

 

Mustafa Kutlu, Dergâh 315
İZDİHAM