12 Mart 2016

Melâmet Ne Yapmak İstiyor?

ile izdihamdergi

4.sayısına ulaşan Melâmet çeşitli platformlarda yönetilen bazı sorulara cevap verdi.

* Metin, Hüseyin Karaca tarafından kaleme alınmıştır.

Melâmet’in dördüncü sayısını vesile bilerek; muhtelif meclislerde bize yöneltilen, edebiyat kamusunda konuşulan ve bazı okurlarca dillendirilen kimi hususlara değinmek isterim…

İlk olarak şu: Melâmet ne yapmak istiyor?

Melâmet, bu soruyu yönelten kimilerinin tonlaması/iması istikametinde bir şey yapmak istemiyor! Yapmaya çalıştığımız; düşünce ve edebiyatta son on yılda –bizce- hızla kaybedilen irtifa karşısında, bu irtifa kaybının gerekçeleri olarak gördüğümüz temel meselelerde fikirlerimizi beyan etmek… İlk sayıdan itibaren, birbirini tamamlayan / açımlayan bir seyr üzre “İşin aslı nedir?”, “Gerçeklik dedikleri”, “Düşünmenin neresindeyiz?”, “Trendeki Derviş şimdi nerede?” başlıklarıyla yeniden irtifa kazanmak için yapılması gerekenlere dair bir gayret içerisindeyiz. Ve duyurduğumuz üzere, beşinci sayımızda “Siyaset şimdi ne yapmalı?” diye soracağız.

Bunlardan muradımız, “ne yapılacağını biz biliriz” edasıyla vâzetmek değil; bu temel meselelerin konuşulmasına, yeniden gündemimize girmesine vesile olmak. Bir başkası da pekâlâ “öyle değil böyle” diyebilir ve demelidir de. Yeter ki duvardaki gölgelerle eğleşmeyi bırakıp asl’olana dikkat kesilelim. Zira kendi adıma, üzerinde bulunduğumuz zeminin hızla kaydığını düşünüyorum…

Melâmet nasıl bir “ekip”?

Melâmet, örneklerine çokça rastladığımız üzere üç-beş kafadarın bir araya gelip “haydi dergi çıkaralım” saikiyle harekete geçmelerinin bir ürünü değil. Edebiyat, sanat meselelerinde aynı poetik ve estetik görüşe sahip isimlerin bir akım, ekol oluşturma kaygısının eseri de değil. Melâmet’te yer alan isimler, (günümüzde iyiden iyiye keskinleşen gruplaşma ve hizipçilik sebebiyle) algılanması zor olsa da her biri kendi bireyselliğini koruyan, farklı poetik telakkilere sahip isimler. Lakin bu isimleri Melâmet’te buluşturan şu: Yukarıda “Melâmet ne yapmak istiyor?”un cevabında ifade ettiğimiz kaygı… Yani dil ile eylediğimiz farklı olsa da temel meselelerdeki düşüncelerimiz bir araya getirdi bizi.

Melâmet, bir edebiyat dergisi için fazla düşünce ağırlıklı değil mi?

Edebiyat kamusunun kahir ekseriyetinin en büyük yanılgılarından birisi de bu! Dil ile düşünceyi farklı kompartımanlar olarak bellemek… Dil ile düşünceyi ayırmak bir tür laisizm. Bunlar, birbirini doğurur ve bütünler oysa. Düşüncemiz bulanıklaştıkça dilimiz zayıflıyor, dilimiz zayıfladıkça düşleyemez ve düşünemez hale geliyoruz. Sonuç: Edebiyat namına bir takım dil cambazlıkları ile zembereği boşalmış ve hiçbir itici gücü kalmamış, dile gel(e)meyen düşünce. Dolayısıyla, düşüncemizi harlayalım ki dilimiz de canlansın; dilimiz canlansın ki düşüncemiz harlansın…

Kaynak: edebiyathaberleri.com

İZDİHAM