7 Şubat 2017

Mehmet Yılmaz, Bir Aşığın 45 Maddelik Manifestosu

ile izdiham

1) Öncelikle “Neden 45 madde?” diyeceksiniz. Âşık Manisalı olunca manifestosu da 45 madde oluyor. Durun! Yadırgamayın aşkımı hemen. Derginin grafikeri âşık oluyor da derginin Adana koordinatörü neden âşık olamıyor?

2) Öncelikle kendimi tanıtayım efendim bendeniz Mehmet Yılmaz. Türkiye’de var olan yaklaşık 45 bin Mehmet Yılmaz’dan tek farkım seni seviyor oluşum…

3) Seversin doludizgin. Kavuşursan meşk olur, kavuşamazsan aşk olur. Sen yanımdayken bile hep bir şeyler eksik kalıyor: sesin, nefesin, kokun bazen de gözlerin… Ben sana seninleyken bile hasretim!

4) Sizlere burada Facebook duvarlarına yazılan o ergen atasözlerinden ya da arabesk tarzı sözlerden bahsetmeyeceğim. Aşkın İ halinden bahsedeceğim.

5) Şairler, yazarlar yıllardır kalemlerine sarılıp saklambaç oynayarak kelimeleri sobelemekle sevgilerini, sevdiklerini anlatmaya çalıştılar.

6) Aşk kelimelerin itinalı dizilişlerinde değil işte! Aşk gözlerde yaşanmalıdır. Neden mi? “Gözyaşında riya yoktur.” diyen bir Peygamber’e (s.a.v.) tabiyiz. Demek ki o incilerin döküldüğü gözlerde de riya yoktur.

7) İlk bakışta aşk yoktur. Hemen klişeye bağlayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsanız yanılacaksınız da. Aşk son bakıştadır. Sana veda ederken nasıl bakıyorsa işte o kadar sevmiştir…

8) 7 milyar arasından seni sevmem tesadüf mü? Tesadüflere inanılmayacak kadar kısa olan bu hayatta ben seni severim sevmesine de peki sen? Sen sevdin mi beni?

9) “Ya bizim efkârımız ne olacak?”  – Bülent Parlak

10) Dağ gibi delikanlılar aşk uğruna heba oldu da kaynanalar dönüp bir kere neyin var yiğidim demediler? A be kaynana ne yaptın bize!

11) Düğünlerde sevenleri sevdiğine vermediler diye göbek atanlar yüzünden aşka olan inancımız zedeleniyor.

12) Düğünlerde annelerimiz günümüzde stalk yapan sözde âşıklardan daha iyi nokta atışı yapıyorlar. Eskiden sosyal medya mı vardı? Düğünler en iyi sosyal medyaydı o zamanlar…

13) Düğünlerde “Papi, papi, papi chulo papi papi papi ven a mi” şarkısıyla her ne kadar telaffuz edemesek de eğlenen çocuklardık.

14) Org çalarken “Çocukları pistten alalım.” anonsuyla bizleri üzen amca seni de unutmadık.

15) “Sana kızımı vereceğim.” diyerek hayallerimizle oynayan karşı komşu Ayşe teyze seni de unutmadık. Sanki onun kızına kaldım.

16) Kendinize bir çay söyleyin şimdi. Demli olsun dertleriniz kadar.

17) “Bir gün oturup çay içelim seninle… Çaylar benden olur, manzara senden…” – Orhan Kemal

18) Papatyaları seven kızları üzmeyin. Neden mi? Gelin şöyle yamacıma size patenti bana ait olan bir taktik vereceğim. Bir kere anlatacağım, bir daha anlatmam, ona göre iyi okuyun.

19) Toplandınız mı? Başlıyorum o halde. Bakın şimdi en yakın çiçekçiye gidin. Hatta isterseniz sizlerle her ne kadar kendisi kombi tamircisi olmasa da kombi tamircisinin numarasını paylaşan İzdiham bir çiçekçi numarası da paylaşsın. Bir buket papatya yaptırın ve kenarına şu notu iliştirin: “Baharın müjdecisi olan bu çiçekler ömrümün baharını müjdeleyen papatyama ulaştıysa bil ki şu an bir nefes kadar yakınındayım.“ Hemen tanınmayacak şekilde kurye kılığına bürünün. Kız buketi eline aldığında notu okurken siz hemen önünde diz çökün ve ilan-ı aşk edin.

20) “Hadi canım sende ancak filmlerde olur böylesi!” diye kulaklarımı çınlatıyorsunuz.

21) Size şunun garantisini verebilirim. Daha önce bir arkadaşıma bu taktiği verdiğimde hayır dua almıştım kendisinden.

22) “O zaman sen niye aşktan yana dertlisin. Bizi mi kandırıyorsun?” diye kulaklarımı çınlatıyorsunuz yine bak. Cevap veriyorum; “kelin merhemi olsa kendi başına sürer.” demiş atalarımız.

23) Bu arada şimdiden söylüyorum. Bu sürprizin birden fazla sonucu olabilir. Şahsım adına sorumluluk kabul etmiyorum.

24) Olmadıysa üzülmeyin gençler. Gülü dikeniyle sevmeye devam edin.

25) Sezai Karakoç gibi bir aşk diledim hep ben. Mona Rosa bulamadım.

26) “Bir gün gözlerimin ta içine bak / Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.” – Sezai Karakoç

27) Türkü tadında aşklar taşımalı her insan yüreğinde… Aşkı her sabah güneşin ilk ışıklarını uykuya hasret gözlerle karşılamalısınız, işte o an yüzünüzü serin bir meltem okşamalı. Onun elleri mi dokundu acaba diyerek irkilmelisiniz.

28) “Ben seni Adana’ya kız peşinde koşasın diye mi gönderdim? Sen ders çalışmıyorsun dimi oralarda? Atanamazsan o zaman görürüm. Eve almam seni!” diyerek annemin bana sitemini duyar gibiyim. Canım annem…

29) Sonrasında karşıma oturur atanırsam bana memleketim Manisa’dan helal süt emmiş, hanım hanımcık, evini çekip çeviren bir kız bulacağını söyler. Annem onun istediği gibi bir kız bulamayacağıma olan inancını her zaman bu sözüyle ya da “Sen atan da gittiğin yerlerde bulursun kendine göre birini.” sözüyle çok güzel gizliyor. Canım annem…

30) Annem beni üniversiteye ilk uğurladığında otogarda hüngür hüngür ağlarken, hüzünlü anlar yaşanırken “Okulunu güzel güzel bitir. 5 yıl bekletme beni 4 yılda bitir oğlum. Sonra oralardan sakın gelin getirme buraya!” demeyi de nasıl sıkıştırdı anlamadım. Canım annem…

31) Bu arada 5 yıl demişken. Ben Felsefe Grubu Öğretmenliği okuyorum. Bizim bölüm 5 yıllık. “Neden 5 yıl?” diye sormasanız da ben anlatacağım. Hazırlık yok bizde. Direkt 5 yıl. Mezun olduğumda sadece lisans diploması almıyorum, aynı zamanda tezsiz yüksek lisans diploması alıyorum. 2012’de bölümü kazandım ama bizden bir yıl sonra bölümü kapattılar, sonraki yıl bölümü tekrar açtılar. Tahmin edin ne oldu? Bölüm 4 yıl oldu. Kader işte.

32) “Ve kuşlar da kaderle uçar.” – Cahit Zarifoğlu

33) Cahit Zarifoğlu’nun şiirlerini sevdiğimi söylemiş miydim? Neden bu dağının şairi deniyor kendisine? Çünkü buz dağının görünen kısmı çok azdır. Görünmeyen kısmı ise çok fazladır ve derindedir. Buz dağının görünmeyen kısmının şiirini yazar Cahit Zarifoğlu.

34) Öyle ya aşk da yüreğimizin görünmeyen kısmında yanıp durmaz mı içten içe… Kimseler görmese de o yangın orda hep var olacaktır.

35) “Cogito Ergo Sum. (Düşünüyorum o halde varım.)” – Descartes

36) Bu sözle ilgili bir anım var benim. Malumunuz olduğu üzerine benim bölüm gereği derslerimden biri varlık felsefesiydi. Celal namı diğer CC Celal hocamın dersiydi. Her zamanki gibi uyuyor olduğum derste birden uyandım. Baktım konu bu. Hemen söz hakkı istedim. “Ooo Sayın Yılmaz, aramıza hoş geldiniz. Buyurun bakalım ne diyeceksiniz?” dedi. Bende büyük bir özgüvenle “Hocam, Biz düşünüyoruz o halde varız lakin ağaçlar mesela düşünmüyorlar ve var oldukları aşikâr. Bunu nasıl açıklarız?” dedim. Tüm sınıf bana baktı ve güldü. Hocam “Bunu iyi ki Descartes’ın karşısında sormadın. Sana çok gülerdi.” diyerek beni oturttu. Çünkü yanlış soruyu sormuştum.

37) O günden beri aşkın varlığını da sorgulamaya başladım. Aşk düşüncemde mi var yoksa kalbimde mi? Eğer düşüncemde varsa kalbim sadece kan mı pompalıyor? Şayet kalbimde varsa o zaman aşk var mıdır? Kafamda çok deli sorular dönüyor.

38) Kaçırmamalısın.  (Editör notu)

39) Silindi.

40) İşte tüm bu sebeplerden ötürü dernek kurmaya karar verdik. Ancak öyle izdivaç programlarındaki gibi yapmacık tavırlı ve aile yapısına zarar veren türden bir kuruluş değiliz. Derneğimizin adı: “Sevenleri Sevdiğine Versinler” Kamuoyuna arz olunur.

41) Derneğimizin misyonu ve vizyonu: Sevenleri sevdiğine kavuşturma, kaynanaları çatlatma, zengin kız babalarına kızının peşini bırakman için ne kadar istiyorsun diyerek fakir oğlanların intikamını alma.

42) Derneğimizin faaliyet alanları: Sevip de kavuşamayan âşıkları kavuşturmak için ortak akıl platformu oluşturarak çözüm önerileri üreteceğiz. Devletimizle anlaşıp âşıklar için kırmızı renkli bir kimlik çıkartacağız. Bu kimlikle ulaşım ücretsiz olacak ki sevenlerin arasındaki mesafeler ortadan kalksın. Kafelerde yeme, içme ücretsiz olsun ki sevenler hesap ödeme sırasında ben ödeyeceğim, hayır ben ödeyeceğim sıkıntısı yaşamasınlar. Tüm bunların dışında ayrıca kız kaçırma, düğünlere giderek bekâr gençlere uygun eş adayı bulma, yuva kurmasına vesile olduğumuz gençlerin düğünlerinde halay başı olma, yeni evlilere çeyrek altın takma gibi birçok alanda faaliyet göstereceğiz.

43) “Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?” – Ümit Yaşar Oğuzcan

44) Başın omzumdayken yaralanma pahasına yanımda kalıp savaşmak yerine geceler boyu diken gibi batan yastıklara başını yaslayıp ayrılığa boyun eğmek yakışıyor mu bize? Bugüne değin tüm âşıklar hep mutlu sonu aradıklarından kavuşamadılar belki de. İşte sen, mutsuzluklarımın sonu olan kadın, mutlu sonsuzluğum olur musun?

45) (Son madde mutsuzluklarımın sonu olan kadından beklediğim cevap)

Editörün Notu: Bu metin Mehmet Yılmaz’ın heyecanını sevdiğimiz için yayınladık. Bu tür metinlerin gideceği nokta iyi bir şiir, iyi bir deneme, iyi bir hikaye olmalı.

Mehmet Yılmaz

İZDİHAM