10 Mart 2016

Kuzgun

ile izdiham
Kuzgun

 

 

1849 yılında Baltimor’da bir akşam karanlığında, polisler tüyler ürpertici cinayet mahalline vardıklarında bir kadın ve kızının kanlar içinde paramparça olmuş bedenlerini bulurlar. Detektif Emmett Fields (LUKE EVANS) kapının içeriden kilitli olmasına ve pencerenin de çiviyle sabitlenmiş olmasına rağmen katilin bir şekilde kaçmayı başardığını fark eder. Ancak, aslında bu çivinin, pencereye kapalı izlenimi vermek üzere ustaca yapılmış gizli bir yaylı mekanizma olduğu birazdan anlaşılacaktır. Dedektif Fields bu ayrıntıya, daha önce Edgar Allan Poe’nun yazdığı ve iki kadının öldürüldüğü “Morg Sokağı Cinayetleri” adlı öyküde rastlamıştır…

O sırada Poe (JOHN CUSACK) mahalledeki birahaneden içki çalarken yakalandığından birahanenin sahibi Reagan (BRENDAN COYLE) tarafından yakapaça sokağa atılır. Sevgilisi olan Emily Hamilton’ın (ALICE EVE) bindiği arabayı görüp durdurur ama o an, Emily’nin yanında babası Albay Charles Hamilton (BRENDAN GLEESON) vardır. Baba, Poe’dan hiç hazzetmediğini gizlemiyor, Poe’nun kızına yaklaşmasını yasaklıyordur. Bu yüzden, sevgilisi Poe’yu geri çevirir gibi yapar.

Poe, o halde, çalıştığı gazete olan The Patriot’a döner. Bir zamanlar herkesin el üstünde tuttuğu yazar, artık yazıişleri müdürü Henry Maddox (KEVIN MCNALLY) için kanlı edebiyat eleştirileri yazarak geçimini sağlamaktadır. Aynı saatlerde, Poe’dan nefret etmesiyle nam salmış diğer bir edebiyat eleştirmeni olan Griswald bir masaya bağlanarak yavaşça aşağıya doğru inen bir sarkaç mekanizması tarafından (gene Poe’nun bir eserinden alıntı) ikiye bölünmektedir.

Emily, sonunda evde Poe’yu köşeye sıkıştırır ve kendisine evlenme teklif ettirir. Ancak, bu teklifi bir kere de, babasının doğumgünü şerefine düzenlenen ve tüm Baltimor sosyetesinin katılacağı maskeli baloda resmi olarak tekrarlamasını ister.

Ertesi gün, Poe kadınlardan oluşan bir grubun salonunda “The Raven” adlı eserini okumakta ve katılımcılardan birinin kendisine nakti yardımda bulunmasını umud etmektedir. Ancak, okuması yarım kalır çünkü Fields, Poe’yu, kendi yazdığı ölüm mekanizmalarıyla işlenen iki cinayetin çözümünde yardımcı olmaya davet eder.

Katil bir maskenin içine ipucu bırakmıştır: Kağıdın üstünde, ölümün baloda geleceği yazılıdır. Hiç şüphesiz bu balo, bir sonraki gece Hamilton’ın vereceği balodur. Fields ve Poe Albay Hamilton’a giderler. Dedektif Albay’dan baloyu iptal etmesini rica eder, bunun için yalvarır, ancak, Albay onlara karşı çıkarak bu ricayı reddeder. Fields’ın adamları maskeli baloda saklanırken katil kalabalık salona atlı bir ulak gönderir. Çıkan kargaşadan yararlanarak Emily’yi kaçırır.

Bundan sonra katil peşine düşenlere bir not daha gönderir. Katil bu mesajda artık durumdan bilfiil muzdarip olan Poe’ya meydan okumaktadır: Eğer Poe katilin hasta ruhlu işlerini birer öykü halinde The Patriot’ta yayınlarsa, bundan sonra işleyeceği her cinayette, Emily’nin nerede olduğunu gösteren ipuçları bırakmaya devam edecektir. Poe katilin istediğini yapar, gazetenin çalışkan dizgicisi Ivan’a (SAM HAZELDINE) bu öyküleri dizmek düşer.

Katil, Emily’yi bir tabuta koyup gömmüştür. Emily bu şartlar altında hayatta kalmaya çalışır. Bu arada, Fields ve Poe ilk öldürülen kadının başta sandıkları gibi bir fahişe değil, aktris olduğunu fark ederler. Katil olduğunu düşündükleri kayıp bir sahne görevlisinin peşinde kadının çalıştığı tiyatroya kadar gelirler. Katili tiyatronun iskelesinde köşeye sıkıştırsalar da, sonunda ellerinden kaçırırlar.

Daha sonra, katil Poe’nun evini yakar ve yazar Fields’ın evinde yaşamak zorunda kalır. Burada iki adam beraber çalışabilmek için bir yol bulmaya uğraşırlar. Fields’ın sakin yaratılışı yeni iş arkadaşı olan Poe’nun biraz olsun dengede kalabilmesine yardımcı olur.

Fields ve Poe (Poe’nun yazdığı bir intikam öyküsü olan “Amontillado’nun Fıçısı” adlı eserde geçen) başka bir ipucundan yararlanarak katilin Emily’yi şehrin lağımında saklamış olabileceğini düşünürler. Yüzlerce polis ve Poe lağımda Emily’yi arar, ancak sadece tuğlaları yakın tarihte yerinden oynamış bir duvar bulurlar. Ne yazık ki, duvarın içinden çıka çıka eski bir denizci olan kayıp sahne görevlisinin ceseti çıkar. Adamın kolunda bir dövme vardır. Bir de Albay Hamilton’un kayıp saati…

Eskiden kaptan olan Albay Hamilton, bu dövmenin belki de kaçırılan kızının yerini gösterdiğini Fields ve Poe’ya anlatır: Dövme ailenin kilisesini işaret etmektedir. Kısa süre içinde katilin yeri belirlenir ama o kaçmayı gene başarır ve bu sırada Dedektif Fields’i yaralar, polislerden biri olan Cantrell’in de (OLIVER JACKSON-COHEN) boğazını keser.

Emily sonunda tabuttan çıkabilecek ama katil onu tekrar esir alacaktır. Emily kendini ürkütücü bir şekilde Poe’nun ofisine benzeyen, yeraltında bir izbelikte bulur. Bu arada Poe gazetede yayınlanacak son yazısını yazmaktadır. Yazı “Yapacak tek bir şey kalmıştı…” diye biter. Kendisini Emily karşılığında katile teslim edecektir.

Gazetenin sabah baskısı Fields’in evine geldiğinde, içinden gene katilin mesajı çıkar. Katil, Poe’nun öyküsü henüz yayınlanmadan, şaşırtıcı bir şekilde öyküden haberdar olmuştur, bu notunda ona atıfta bulunmuştur. Poe gazetedeki ofisine döndüğünde, yazıişleri müdür Maddox’un cesedini ve katili bulur: Katil, Poe’nun ruh hastası bir hayranı olan sessiz dizgici Ivan’dır ve az sonra oradan çıkıp gitmeden önce, Poe’nun önerisini kabul ederek ona yavaş etki eden bir zehir verir; Emily’nin yerini gösterir: Emily üzerinde durmakta oldukları parkenin altındadır!

Poe Emily’yi esaretten kurtarıp sessizce ölmek için ortadan yok olur. Ama önce, hiç tanımadığı birine Ivan’ı nerede burabileceklerine dair bir ipucu bırakır. Bu ipucu Ivan’ın Fransa’ya giderken kullanacağı takma addır. Ivan yolculuğun sonuna geldiğinde, onu karşılayan Fields katilin çılgın maceralarına hemen oracıkta son verecektir.

 

 

 

istanbul.net.tr adlı adresten alınmıştır.

İZDİHAM