7 Şubat 2019

Kim?

ile izdiham

Binlerce yıl öteden bir masal getirdim, dedi adam, kadının yorgun ve asırlardır ona dönmeyen yüzüne bakarak. Tepkisizliğe inat üzeri yıldız kaplı çuvalı karıştırmaya başladı ve eline ilk geleni çıkardı.
Ya bu? Okyanusta batmış bir geminin pusulası, senin için onu korsanlardan çaldım, dedi. Bir boşluğu, üzerine güneş vuran mermer edasıyla izleyen kadın hala sessizdi. Kaçıncı kez yaptığını düşünecek oldu
adam, ayağına takıldı tüm inandıkları aklından dökülüp. Pes etmedi ellerini bir kez daha çuvalın içine atarken. Elini yakan bir şeye dokundu ve bu dedi bunu kesin beğenecek. Nasıl da korkusuzum diye düşündü içinden, etkilenecek cesaretimden. Güneşi çıkardı bir zaman gezginin girdiği uykulardan diktiği çuvalından. Aydınlandı her yer, kadının soğukluğu erisin istercesine tuttu elleri yana yana.
Kadim dinlerin yeminini içmiş kadın ısınmadı bile. Sanki ansızın mevsimler değişti. Saçlarına kar düştü, elleri, dudakları morardı, kirpiklerini kırpmasa öldü derdiniz. Güneşi dünyanın dibine atan
adam umudundan kadına bulutlar yaptı, sardı sarmaladı onu. Biliyorum bunu beğeneceksin dedi ve açan ilk çiçeğin kokusundan mirasçı çuvala attı elini. Bir aynaydı bu. Yerden göğe uzanan, sırça işlemelerine ipekten iklimlerin dizildiği sonsuz bir ayna… Bir kıpırtı sardı kadını. Gözleri, kalbi, bedeni döndü aynaya. Gülümsedi, bir gökyüzü bin gökyüzü oldu. Bilinmez ülkelerde saraylar inşa edildi.
Kadının elleri aynaya uzandı, buldu ellerinin aksini, saçlarını sevdi, yüzünde gezindi. Ne kadar güzel dedi, kim bu kendine yenilmişliğin esiri?

Melike Çelik

İZDİHAM