14 Mayıs 2017

Katherine Mansfield, Bir Hüzün Güncesi

ile izdiham

“Odama ilkbahar dolmuş gibiydi, ama kolu kanadı kırılmış, kirlenmiş, alçak sesle –çok alçak sesle- şarkı söyleyen bir ilkbahar.” (s.10)

“Biri, onu sevmemin nedenini ille de açıklamamı isterse, bunu ancak şöyle yanıtlayabilirim, sanıyorum: Çünkü o, oydu, ben de bendim. (Montaigne)” (s.11)

“Tüm yaşantıların sonuna dek gidin.(Oscar Wilde)” (s.11)

“Birçok kadınlar, dönüp artlarına baktıkları için tuzdan yontulara dönüşürler.” (s.19)

“Yaşamımı kazanmak istemiyorum ben; yaşamak istiyorum. (Oscar Wilde)” (s.19)

“Bir duygunun bir eyleme aktarılması onun ölümüdür. Mantıksal ölümü. Ama… Yasaklanan şeylerin eyleme dönüştürülmesi böyle değildir. Kendi mizacımızın merakıdır bu, kendi eğilimlerimizin isteyerek açığa vurulması, kanımızda dolaşan ham bir duygunun eylem ya da olay sanatına aktarılmasıdır. Çünkü bedenlerimizi yaşadığımız ölçüde ruhlarımızı iğdiş ederiz. (Oscar Wilde)” (s.20)

“Tanrı’ya şükür, berbat bir durumda olsam bile, kendimden başka hiç kimseye aşık değilim.” (s.31)

“Bizi böyle acımasızca köstekleyen, aşkın dünyadaki tek önemli şey olduğu kuramı; kuşaktan kuşağa kadınlara çekiçle vurula vurula öğretilen bu yavan kuram. Bu mavaldan kurtarmalıyız kendimizi- mutluluk, özgürlük olanakları o zaman belirir.” (s.46)

“Yüreğim öyle kederli ki, sonunda gerçekten hastalanacağım.” (s.50)

“Dürüst bir adam, dadıların çocukları korkuttukları bir çeşit gulyabanidir.(Çehov)” (s.59)

“Artık birlikte olmayacağız. Senin gibi, ben de biliyorum. Beni inciteceğinden korkma. İkimiz de içimizde yarattığımız birbirimizin imgesini öldürmeliyiz. Bütün yapmamız gereken bu. Güzellikle yapalım bunu, aynı arabaya binip cenazeye gidelim, mezarın başında el ele tutuşalım, gülümseyelim, birbirimize şans dileyelim. Ben yapabilirim bunu. Sen de yapabilirsin. Evet, sana elveda, dedim bile daha şimdiden.” (s.73)

“Ben küçükken dünyada en korkunç şey güneşmiş gibi geliyordu bana, ama şimdi çok soluk.” (s.88)

“Ruh, belki de yanına başka bir ruh yaklaşınca, görünmez olur; hazırlıksız yakalanırsa, ortadan kaybolmaya vakit bulamaz. (Leon Shestov)” (s.90)

“Başkalarıyla birlikte yaşayınca yaşam bulanıklaşıyor. Ama yalnızken yaşam alabildiğine değerli, olağanüstü; yaşamın ayrıntısı bu, yaşamın yaşamı.” (s.92)

“Bir kadın, en küçük bir iç sızısı duymadan acımasızlığı, alaycılığıyla işkence edebilir, çünkü sana her bakışında, ölesiye işkence çektiriyorum ona, ama daha sonra sevgimle bunu ödeteceğim, diye düşünür.” (s.122)

“Dostlarımız düşüncelerimizin az ya da çok kusurlu bir somutlaşmasından başka bir şey değildir.” (s.149)

“Başkaları bırakıyor beni, her şey bırakıyor beni. Bir sen kalıyorsun.” (s.161)

“İşsiz bir yaşam. Kendimi öldürürdüm. Bu yüzden, iş yaşamdan daha önemlidir.” (s.180)

“Buruk bir şey istiyorum, rasgele bir duygu değil bu, çünkü çevremdeki insanlarda da aynı ruh durumunun ayrımına varıyorum. Sanki tümü de aşık olmuşlar, sonra aşkın dışında kalmışlar da, şimdi oyalanacak yeni bir şey arıyorlarmış gibi.” (s.187)

“Sonunda, sahip olmaya değen tek şey, gerçek: sevgiden daha heyecan verici, daha sevinçli, daha tutkulu. Gerçek bitmez. Başka her şey biter oysa. En azından, ben yaşamımın geri kalanını ona, yalnızca ona adıyorum.” (s.199)

“İnsanın bir anlık görüşleri var; önünde o güne değin yazdığı her şeyin, okuduğu her şeyin silikleştiği. Zaman dışıdır o an. O ana ruhun tüm yaşamı sığıyor. İnsan yaşamın dışına fırlatılıyor, tutuluyor, sonra da düşüyor, parlak, kırık, kayaların üstünde parıldıyor, geriye savruluyor, gelgitin bir parçası oluyor.” (s.216)

“Ben yalnızca dostlarımı sevmekten hoşlanıyorum. Bundan daha az değerli bir şeye ayıracak vaktim yok.” (s.251)

“Biz ne erkeğiz ne de dişi. İçimdeki erkeği geliştirip genişletecek erkeği seçiyorum ben; o ise, içindeki dişiyi genişletmek için seçiyor beni. Bütünlenmeyi. Evet, ama bu bir süreçtir. Sevgiyle yardım edin birbirinize. Birçok erkek yerine bir erkeği seçişim ise güvenlik içindir. Bir yüzüğün içine kendimizi hapsediyoruz, o yüzük de, dış dünyaya karşı bir duvardır.” (s.274)

“İnsan bir yerden her ayrılışında, ardında, öldürülmemesi gereken değerli bir şeyi ölüme bırakıyor.” (s.312)

“Sevgilim! Sevgilim! Biliyor musun, bu sözcüğü söyleyebilecek kadar hiç kimseyi yeterince tanımadım ben. Güzel bir sözcük değil mi? İnsan bu sözcüğü söylerken elini uzatır, ötekininkine dokunur usulca… Hayır, hayır. Böyle şeyler düşünmek ölümcül. İnsan bırakmamalı kendini.” (s.330)

“Birini ayakta tutmak, insanın kendini ayakta tutmasından bin kez daha yorucudur.” (s.338)

Katherine Mansfield

İZDİHAM