15 Haziran 2016

İsmail Kılıçarslan, Omar Metin Orlando’ya demokrasi götürdü!

ile izdiham

Adam bir otomatik tüfek, bir tabanca ve içinde bomba olmayan bir bomba düzeneğiyle dakikalar içerisinde 50 kişiyi öldürüp bir o kadarını da yaralamayı başardı. Hani bir Hollywood filminde görsek ‘çüş, bu kadar da olmaz’ deriz değil mi bu sahneye? Fakat işte gerçek hayatta Omar Metin önce 911’i arayıp ‘DAEŞ’e canı gönülden bağlıyım’ dedi, ardından ABD’nin Orlando kentinde bir barı basıp ortalığı duman etti.

‘ABD tarihinin en çok can kaybına yol açan silahlı eylemi bu’ diyordu uzmanlar, dünden bugüne fikirlerini değiştirmedilerse.

Artık şurasını bir netleştirelim. Son 10 yılda görüyoruz ki ‘nitelikli terör saldırısı’ için herhangi birinin ‘bir üst yapıyla organik ilişki’sinin olması gerekmiyor. Bu, dünyanın her yerini doğrudan ve açık hedef haline getiren yepyeni bir konsept. Hiç kimsenin kendisini güvende hissetmeyeceği yeni bir dünya burası… Anlayacağınız, Omar Metin ve ona benzeyen pek çok insan dünyanın her yerine ‘demokrasi götürebilecek’ bir düzleme erişmiş durumda. Bence bundan sonrası kıyamet…

Demokrasi tabii ya, ne sandınız? Amerika Irak’a, Rusya Suriye’ye götürünce oluyor da Omar Metin Orlando’ya götürünce niçin olmasın? Üçü de aynı düzeyde aptalca.

Orlando saldırısının olduğu gün Rus uçaklarının bombardımanı sonucunda Halep’te hayatını kaybeden insanların sayısı çeşitli kaynaklara göre 39 ila 70 arasında değişiyordu. Üstelik Rus uçaklarının bombardımanı sonucunda bazı bebeklerin tamamen kömüre dönmüş cesetlerinin yer aldığı bazı fotoğraflar vardı ki insansanız kolay kolay cesaret edip de bakamazdınız.

Halep’te yanarak hayatını kaybeden 50 insan Amerikalı değildi, eşcinsel değildi, Batılı değildi, Hristiyan değildi, beyaz değildi, muteber değildi. Dolayısıyla lanet olası dünya, cesetleri kömüre dönmüş Halepli bebekleri görmezden gelebilirdi.

Orlando’daki saldırı olduğundan beri, saldırının olduğu mekanın bir ‘eşcinsel barı’ olduğunu vurgulayarak başlamayan haber yok medyada. Bu öyle bir vurgu ve aynı zamanda öyle bir kurgu ki: ‘Tahammülsüz, karısını döven, aklı dengesi pek yerinde olmayan DAEŞ mensubu militan; cinsel tercihini özgürce kullanan Amerikalıları öldürdü. Bunlar hep böyle. Hep hayat tarzımıza saldırıyorlar.’

Şimdi burada hem emperyalistlere hem de onların bekçiliğini yapan ‘hayat tarzı çığırtkanlarına’ şu sert soruyu sormama müsaade edin: ‘Ulan! Halep’te bebeklerin büyüyüp cinsel tercihlerini özgürce belirleyebilecekleri yaşa gelmelerine izin vermeyen bu köpekçe düzene gerçekten tek bir cümleniz yok mu? Varsa yoksa sizin verili düzeniniz, varsa yoksa sizin sidikli yaşam algınız, varsa yoksa sizin hayat tarzınız. Bu böyle nereye kadar gider sanıyorsunuz?’

Eşcinsel barıymış basılan mekan ve mesela Erzurum’da oruç yiyor diye insanlara dayak atan zihniyetle bu barı basan adam arasında hiçbir fark yokmuş. Bunu yazıyor mesela ortalama bir Türk eziği. Bunu samimiyetle yazıyor. Ve mesela bunları yazan o ortalama Türk eziğine ‘yahu, Orlando baskınının olduğu gün Los Angeles’ta beyaz, iyi eğitimli, Hristiyan bir Amerikalı bir çuval tam otomatik silahla yakalandı. İlk sorgusunda ‘eşcinsel onur yürüyüşünü basacak ve onlarca insan öldürecektim’ dedi. Kimse de bunun için Hristiyanlığı, beyazlığı, Amerikalılığı sorgulamadı. Sen ne ezik bir insanmışsın be’ demiyor.

Belki de bütün bunlar zaten biz bu köpeklik düzenine hiçbir şey demediğimiz için, bu aptallık düzeyine sesimizi çıkarmadığımız için oluyor.

Amerika’daki eşcinsel barında öldürülen 50 kişi için analizler kasılacak. ‘Hayat tarzımız tehlike altında’ denilecek, karanfiller, heykeller, anma günleri, gözyaşı akıtılan fotoğraf kareleri… Öldürülen 50 kişinin tek tek nasıl da değerli insanlar olduğu üzerinden öyküler anlatılacak. Belki kitaplar yazılacak, belki belgeseller, filmler çekilecek.

Irak’ın Felluce kentinde bir anne, günlerdir yemek yediremediği bebeği kollarında ölünce onu evinin bahçesine gömecek. Çünkü mezarlığa giderken şehrine ‘demokrasi getiren’ birileri tarafından öldürülme korkusu olacak. Bebeğin bir mezar taşı olmayacak. Kısa süre sonra anne de öleceğinden hiç hatırlayanı kalmayacak.

Hayat tarzıymış. Hayat hakkı tanımadığınız insanları ‘hayat tarzımıza saldırıyorlar’ diyerek suçlamak da zaten ancak sizin gibi bir köpeklik düzeni kurmuş aşağılık emperyalistlere yakışır.

Bizim eziğin eziği gerzeklere gelince… ‘Eşcinsel barına saldırdılar, kabus’ falan diye vızıklayacağınıza birazcık başınızı kaldırıp etrafınıza bakın. Meselenin eşcinsel barı vesaire olmadığını anlamak için googledan ‘varil, bomba, Halep’ kelimelerini aratın. Olmaz mı?

Ne diyordu Sappho: ‘Sen bunların böyle canhıraş şekilde bekçilik etmelerindeki sırrı gerçekten anlamamış olabilir misin kuzum? Yapma böyle. Şu yalandan hassasiyet kasma işini sen de öğren artık. Lütfen.’

İsmail Kılıçarslan, Kaynak: Yeni Şafak

İZDİHAM