3 Mart 2016

Harald Fritzsch, Yanılıyosunuz Einstein

ile izdiham

Bu rüyanın tabiri yok.

Bir kilisenin yıkılmasını protesto edip 1968’de Demokratik Almanya’dan kaçan ve Batı’ya sığınan fizikçi Harald Fritzsch; Newton, Einstein, Feynman ve Heisenberg’i bir rüyada buluşturmuş.

Rüyanızda Isaac Newton, Albert Einstein, Richard P. Feynman ve Werner Heisenberg’i derin koltuklara gömülmüş, birbirleriyle hararetli bir tartışmaya girişmiş vaziyette görseydiniz ne yapardınız? Tamam, kabul ediyorum, fizik âlemine fazla aşina değilseniz, şu hayatta gördüğünüz en acayip rüyayı görmüş olurdunuz ve konuyu metafizik alemine havale edebilirdiniz. Ne var ki, lisede fizik derslerine formül ezberlemekten öte bir ilgi duyup ardından kuantum fiziğine bir parça bulaşmışsanız, hiç kuşkusuz en unutulmaz rüyalarınız arasına girerdi bu… (Üniversite sınavlarında “sıfır çekme” miktarına bakarsak, evet, fizikle ilgili vatandaş sayısı pek de iç açıcı olmasa gerek…)
Kaderin acı cilvesine bakın ki, bir kilisenin yıkılmasını protesto edip 1968 senesinde Demokratik Almanya’dan kaçan ve Batı’ya sığınan fizikçi Harald Fritzsch, kiliseyle ilgili tutumu Batı’ya kaçmak için bir bahane miydi bilinmez ama Newton, Einstein, Feynman ve Heisenberg’i bir rüyada buluşturmuş. ‘Yanılıyorsunuz Einstein!’, Adrian Haller adındaki hayali bir fizik profesörünün rüyasında bir araya gelen tüm zamanların bu dört en önemli fizikçisinin muhabbeti olarak kurgulanmış ve kuantum fiziğine dair tartışmalar anlaşılabilir bir dille aktarılmış. Aslında sadece tartışma değil, kuantum fiziğinin tarihçesinden tutun da, kuantumun madde algısının temellerine kadar pek çok bilgilendirici bölüm var. Ayrıca, hayali kahramanımızı da katarsak, beş fizikçinin arasında geçen konuşmalar, onları tanımamız açısından da hayli veri sağlıyor.

Kuantum parası!
Bir dönem Cenevre’deki CERN’de de görev yapan Fizik Profesörü Harald Fritzsch, kitaba yazdığı “Önsöz”e şöyle başlıyor:

“Kuantum fiziği kuarkların, atom çekirdeklerinin, atom ve moleküllerin bilimidir ve bize lazeri, transistörü, tünel mikroskobunu, cep telefonunu ve mikroelektroniği kazandırmıştır. Tüm dünyadaki gayrisafi hasılanın üçte birinden büyük kısmı, kuantum fiziğinin getirilerine dayanır. Evrenbilimciler evrenin oluşumunu araştırmak, astrofizikçiler yıldızların dinamiğini tarif etmek için ondan faydalanır. Temel parçacık fiziğinin kaidesini teşkil eden kuantum fiziği, evreni bir arada tutan temel kuvvetleri araştırır.”

Görüldüğü üzere, fizikçiler bilimle uğraşırken, bilime ışık yılları kadar uzak patronların başında bulunduğu şirketler, her gelişmeyi nakde çevirebilmekte hayli başarılıymış. Gayrisafi hasılanın üçte biri, kuantum parası!

Aslında tüm insanlığın kaderini, teknolojinin kim tarafından geliştirildiği değil, kimin elinde bulunduğu belirliyor. Bilim insanı atomu parçalıyor, birileri de gidiyor, bomba yapıp birilerinin tepesine bırakıyor!.. Yani, teknoloji üzerinden milyarlarca doların teknoloji şirketlerinin merkezi olan ülkelere akıyor olması ve bu durumun bağımlı, “gelişmekte olan” ülkelerin yaşam standartlarını aşağı çekmesi, son derece teknolojik silahlarla garanti altına alınıyor.

Umalım ki, insanlık bir gün bilimi doğa ve başka türler ile uyumlu yaşamak için kullanmayı akıl edebilsin… Peki, ezberci eğitim, bütün vakti alan iş ve geri kalan vakte el koyan televizyon, internet gibi “engeller” nedeniyle bilimle arası iyice açılmış olan ortalama insan, biraz çabalasa kuantum fiziğini anlayabilir mi? Harald Fritzsch bu konuda iyimser:

“Kuantum mekaniği birçok insana sadece fizikçilerin anladığı bir gizil bilim gibi gelir. Aslında bu görüş doğru değil. Kuantum mekaniği ve fiziğinin temel ilkelerini herkes kavrayabilir. Bilim ve tekniğin her şeyi belirlediği günümüzde, kuantum fiziği son derece önemli bir konuma sahip ve bu nedenle geniş kitlelerce anlaşılması ve kabullenilmesi gerekmekte. Araştırmacıların yanı sıra akademisyenler de bu bilginin aktarılmasından sorumludur.”

Akademisyenlerin aslında daha pek çok sorumluluğu var ama bizim memleketimizde bu sorumluluklardan söz etmek bile artık saçma bir hal aldı. Üniversitelerin bile acayip bir kadrolaşma arenası haline geldiği, rektör atamalarının birer komediye dönüştüğü, koca koca üniversitelerin “evrim karşıtı” konferanslar düzenlediği hatırlanacak olursa, kuantumun üniversitelerden ziyade kahve köşelerinde tartışılmasını beklemek daha mantıklı olacaktır…

Isaac Newton
(4 Ocak 1643 – 31 Mart 1727)
İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, filozof ve daha sıfat eklemek isterseniz ekleyebileceğiniz Isaac Newton, klasik mekaniğin babasıdır. 1687’de yayımlanan kitabı ‘Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica’, klasik mekaniğin temelini oluşturur. Newton kitapta evrensel kütle çekimini ve hareketin üç kanununu ortaya koydu. Bu bakış açısı, üç yüzyıl bilim dünyasındaki hakim anlayış oldu. Cisimlerin hareketlerine dair temel yasalar, mutlak zaman ve mutlak uzay tasarımları ilk kez Newton tarafından tarif edildi.

Albert Einstein
(14 Mart 1879 – 18 Nisan 1955)
Yahudi asıllı Alman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. Nazi Partisi’nin iktidara yükselişi nedeniyle 1933’te Almanya’yı terk etti ABD’ye yerleşti. Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile neredeyse üç yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yarattı. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulandı. Komünizm sempatizanı olduğu bilindiğinden, hep “güvenilmez” görüldü, hatta bu yüzden atom bombası yapımı işi ondan gizli sürdürüldü.
Karl Werner Heisenberg
(5 Aralık 1901, 1 Şubat 1976)
Kendi ismiyle anılan Belirsizlik İlkesi’ni bulan Alman fizikçi. Atom yapısı bilgisine katkılarından dolayı 1932 yılında fizik dalında Nobel Ödülü’ne layık görüldü. 1941’de Almanya adına atom bombası yapmaya çalıştı. Beraber çalışma teklifi götürdüğü Niels Bohr teklifi kabul etmediği için bu girişimi başarısız kaldı. 1958’de, atomun içindeki temel parçacıkların yapısını izah eden, birleşik şaha teorisinin formülünü ortaya koydu. Atom çekirdek yapısına dair Mezon Alan Teorisi’ni de Heisenberg geliştirdi.
Richard Phillips Feynman
(11 Mayıs 1918 – 15 Şubat 1988)
20. yüzyılın en önemli fizikçilerinden. Kuantum elektrodinamiği üzerindeki çalışmaları nedeniyle 1965’te Julian Schwinger ve Sin-Itiro Tomonaga ile beraber Nobel Fizik Ödülüne layık görüldü. 1942’de ABD’nin savaşa katılmasıyla birlikte, Manhattan Projesi (atom bombası projesi) için çağrıldı. Burada Nazilerden kaçıp ABD’ye sığınan, Alman fizikçi Hans Bethe tarafından kuramsal bölümün başı olarak atandı. Savaş sonrası atomaltı parçacıkların karmaşık yapısı için Feynman Çizelgeleri olarak bilinen basit bir gösterim geliştirdi.

 

YANILIYOSUNUZ EINSTEIN!, Harald Fritzsch, Çeviren: Ogün Duman, Metis Yayınları, 2012, 215 sayfa, 17 TL
İzdiham