9 Ocak 2017

Halil Cibran, Ermiş

ile izdiham

Aşka Dair

Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin. Yolları zorlu ve dik olsa da .
Kanatları size sardığı zaman, ona teslim olun. Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç size yaralayacak olsa da. Hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın. Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgârı gibi darmadağın etse de düşlerinizin sesiyle.
Fakat eğer korkularınızda sadece aşkın huzurunu ve hazzını aramaksa muradınız o zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın daha iyi. Girin güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün gözyaşalarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.

Evliliğe Dair

Bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. Birlikte durum ama yapışmayın birbirinize: Çünkü ayrı durur tapınağın sütunları.

Çocuklara Dair

Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil… Zira kendi düşünceleri var onların. Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil… Çünkü ruhları geleceğin evinde, sizin  düşlerinizde bile ziyaret edemeyeceğiniz o yerde yaşar.

Vermeye Dair
“Veririm ama sadece hak edenlere” dersiniz  sık sık. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir; çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır. Hele bir veren olmaya ve vermenin aracı olmaya layık olun önce. Çünkü aslında hayata bir şeyler vermek hayata mahsustur; kendinizi verici sayan sizler sadece birer tanıksınız.

Yemeye ve İçmeye Dair

Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzde deyin ki: “ Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğinin tomurcukları benim yüreğimde çiçek açacak.Rahiyan benim nefesim olacak, birlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.” Sonbaharda bağlarınızı bozup cendere için üzüm toplarken , gönlünüzde deyi ki:” Ben de bir bağım ve benim meyvelerim de cendere için toplanacak ve taze şarap gibi sonsuzluk küplerinde saklanacağım.

Çalışmaya Dair

İş olmadıkça tüm bilgiler boşunadır ve aşk olmadıkça tüm işler boştur. İş görünür kılınmış aşktır. Eğer aşkla çalışamıyor ve çalışırken sadece hoşnutsuzluk duyuyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakalarını almak yeğdir.Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığının.
 

Sevinç ve Kedere Dair
Seviçliyken yüreğinizin derinliklerine bakın göreceksiniz; size şimdi sevindiren , bir zamanlar üzenden  başkası değildir.  Kederli olduğunuz zaman yine yüreğinize bakın göreceksiniz, aslında, bir zamanlar neşe kaynağınız olan için ağlamaktasınız. Sevinç ve keder birlikte gelir; biri sofranızda sizinle otururken , unutmayın, diğeri yatağınızda uyumaktadır.

Almaya ve Satmaya Dair
Elleri üretmekten aciz olanları işlerinize katıp sıkıntı çekmeyin, zira onlar sizin emeğinize karşılık laf satma peşinde olacaktır.Böylelerine şöyle deyin: “Bizimle tarlaya gel ya da kardeşlerimle denize gidip ağını at. Çünkü toprak ve deniz bize nasıl gösteriyorsa cömertliğini sana da gösterecektir.

Suç ve Cezaya Dair
Hep birlikte bir tören alayı gibi yürürsünüz tanrı-özünüze doğru. Yol da sizsiniz yolcu da. Aranızdan biri düştüğünde arkasındakiler için düşmüştür, taşa takılıp tökezlemeye karşı bir uyarı. Evet hem de öndekiler için düşmüştür,  daha tez ve sağlam oldukları halde, ayağa takılacak taşı kaldrımayanlar için.

Yasalara Dair
Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kaleler  yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi.

Özgürlüğe Dair
Özgür olabilmek için çıkarıp atacağınız kendi özünüzün parçalarından başka nedir ki? Kaldırmak istediğiniz adaletsiz bir yasaysa, o yasayı kendi alnınıza siz yazdınız kendi ellerinizle. Onun hukuk kitaplarınızı yakarak veya üzerlerine denizleri boca etseniz bile yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak silemezsiniz.

Defetmek istediğiniz bir korkuysa, o korku sizin yüreğinizi mesken tutmuş. Korkulanın elini değil. Gerçekte her şey , arzulanan ve korkulan, iğrenç olan ve aziz tutulan, kovalanan ve kaçmak istediğiniz her şey varlığınız içinde devinmekte, sürekli  bir yarı kucaklaşma halinde.

Akıl ve Tutkuya Dair
Tek başına hükmeden akıl, kısıtlayıcı bir güçtür; başıboş bırakılmış tutku ise, kendini yok edene kadar yanan alevdir.Onun için, bırakın ruhunuz aklınızı tutkunun doruklarına yüceltin şarkı söyleyebilmesi için. Bırakın ruhunuz tutkunuzu akılla yönlendirsin, tutkunuzun her gün yeniden dirilip Anka kuşu gibi kendi küllerinden doğabilmesi için. Aklı mesken tutup, tutkuyla devinmelisiniz.

Acıya Dair

Acınız idrakinizi saran kabuğun kırılmasıdır. Eğer yüreklerinizi yaşamlarınızın gündelik mucizeleri karşısında hayretle dolu tutabilseydiniz, acınız da en az sevinciniz kadar harikulede görünürdü. Acılarınızın çoğu kendi seçiminizdir. Acı, içinizdeki hekimin hasta nefsinizi sağaltmakta kullandığı acı iksirdir.

Kendini Bilmeye Dair
“Hakikati buldum “ değil, “bir hakikat buldum” deyin. “ Ruhun yolunu buldum” demeyin. “ Kendi yolumda yürürken ruhla karşılaştım” deyin. Çünkü ruh her yolda yürür. Ruh ne bir hat üzerinde yürür, ne de saz gibi büyür. Ruh sayısız taç yapraklı lotus çiçeği gibi kat kat açılır.

Öğretmeye Dair
Hiç kimse bilginizin şafağında yarı uykuda beklemekte olan dışında bir şey bildiremez size.

Dostluğa Dair
Dostlukta ruhu daha da derinleştirmekten başka bir amaç olmasın. Çünkü  kendi sırrına ermekten başka amaç güden sevgi, sevgi değil ileriye atılmış bir ağdır; bu ağa sadece yararsız şeyler takılır.

Konuşmaya Dair
Konuştuklarınızın çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz.

Zamana Dair
Zamandan, kıyısında oturup akışını izlediğiniz bir ırmak yaparsınız.Oysa içinizdeki başsız ve sonsuz olan, yaşamın başsız ve sonsuzluğunun ayırdındadır. Bilir ki, dün, bugünün anısından ve yarın bugünün düşünden başka bir şey değildir.
İyiye ve Kötüye Dair
Siz güçlü ve tez adımlı olanlar, merhametli olacağız diye topallamayın topalların önünde.
Ne yazık ki geyikler öğretemiyor kaplumbağalara tez canlılığı. Çok özleyen az özleyene”Neden ağırdan alıyor, duraklıyorsun?” demesin. Çünkü gerçekten iyi olanlar çıplak olana “Giysin nerede?”, evsiz olana “Evine ne oldu?” diye sormaz.
Duaya Dair
Senden bir şey isteyemeyiz, çünkü sen bizim ihtiyaçlarımızı daha içimize doğmadan bilirsin: Bizim ihtiyacımız olan sensin; bize kendinden daha fazla verirken aslında her şeyi vermiş olursun”

Hazza Dair
Eh, hakikatin ta kendisi şu ki haz bir özgürlük şarkısıdır. Bu şarkıyı olgun bir yürekle söylemenizi isterim; ama şarkıyı söylerken yüreklerinizi yitirmenizi değil.

Güzelliğe Dair
Güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden. Fakat sonsuzluk da sizsiniz ayna da.

Dine Dair
İbadeti açılacak, ama aynı zamanda da kapatılacak bir pencere olarak gören kişi, pencereleri şafaktan şafağa uzanan ruh evine daha uğramamış demektir. Günlük yaşamınız tapınağınız ve dininizdir. Oraya her girdiğinizde varınızı yoğunuzu alın yanınıza.

Eğer Tanrı’yı  bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin. Onun yerine çevrenize bakın, O’nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz.

Evrenin derinliklerine bakın; O’nun bulutta yürüdüğünü, şimşekte kollarını uzattığını ve yağmurla yeryüzüne indiğini göreceksiniz.O’nun çiçeklerde gülümsediğini, sonra doğrulup ağaçlarda el salladığını göreceksiniz.

Ölüme Dair

Ölüm korkunuz, kendisini onurlandıracak olan kralın huzuruna çıkan çobanın titremesinden başka bir şey değildir. Çoban titrerken sevinçli değil midir kralın armasını taşıyacağı için? Yine de asıl farkında olduğu titreyişi değil midir?
Ancak sessizlik ırmağından içtiğiniz zaman gerçekten şarkı söyleyeceksiniz. Dağın tepesine ulaştığınız zaman tırmanmaya başlayacaksınız. Toprak kol ve bacaklarınıza sahip çıktığı zaman gerçekten dans edeceksiniz.
 

VEDA

Ben miydim konuşan? Ben aynı zamanda dinleyen değil miydim?

Kimileriniz bana “soğuk ve kendi yalnızlığıyla sarhoş” dedi. Doğrudur dağlara tırmandığım ve ıssız yerlerde dolaştığım. Bir yüceden veya büyük bir mesafeden bakmadan sizleri nasıl görebilirdim? Kişi uzaklaşmadan nasıl gerçekten yakın olabilir.

“Gel bizlerden biri ol. İn aşağı ve açlığını ekmeğimizle yatıştır, susuzluğunu şarabımızla gider” Ruhlarının yalnızlığında bunları söylediler. Ama yalnızlıkları daha derin olsa bilirlerdi, sevincinizin ve acınızın sırrından başka bir şey aramadığımı, sizin göklerde gezinen daha büyük benliğinizden başka bir şeyin peşinde olmadığımı.

Fakat avcı aynı zamanda avdı; çünkü oklarımdan pek çoğu yayımdan sadece kendi bağrıma saplanmak üzere ayrıldı. Uçan aynı zamanda sürünendi. Çünkü  kanatlarım açıldığı zaman güneşin altında, yeryüzüne düşen gölge bir kaplumbağaydı.

Hem inanan hem de kuşku duyandım. Çünkü pek çok kez parmağımla kendi yaramı deştim, size daha fazla inanmak ve size daha fazla tanımak için.

Bunlar muğlak sözcüklerse eğer, onları anlaşılır hale getirmeye çalışmayın. Her şeyin başlangıcı muğlak ve bulanıktır ama sonu öyle değildir.Hiçbirinizin gördüğünü hatırlamadığı bir düş değil midir, kentinizi kuran ve içindeki her şeyi yapan? Gözlerinizi bulandıran peçeyi onu dokuyan eller kaldıracak. Kulaklarınızı dolduran kili onu yoğuran parmaklar delecek.

Göreceksiniz, işiteceksiniz. Ama körlüğü tattığınız için üzüntü, sağır olduğunuz için pişmanlık duymayacaksınız. Çünkü o gün bütün varlıkların saklı amaçlarını bileceksiniz.

Halil Cibran, Ermiş

İZDİHAM