27 Şubat 2016

Furkan Çalışkan, Türk Gecesi

ile izdihamdergi

Tuncay Kara’ya

 

 

Ve atlılar, katırlarından indiler
Beyaz cellabiyeler ve işte geliyorsun
Gençliğini bu etnoğrafyada terk ettin
Birden korkup, boş odalarda etrafına bakıyorsun
Oğullarının yoksulluğuna ağlayan anneler ve
Sorguda ilk çözülenlerin çatlamış sesi
Böylece gizli şeylerin gölgesi dağlara çekiliyor
Göz göze geliyoruz ameliyathanedeki cerrahlar gibi
Alnımızda bir deniz kuruyor, anlaşıyoruz yeniden
İnceden açılıyor zamanın derisi
Sen erdel, ben eflak; böyle demiştik
Bond çantalara sığmıyor artık bu Türk Gecesi.

Çünkü Türkiye, bir rüyanın ayrıntılarıdır
Unuttuğun bir şeyi geri almak için koştuğun o fazladan
O gücenmiş ve dalgın anlar
Sava’nın dibinde kahraman bir düşman olarak yatan
Dedenin ismini taşıyorsun ve dedesinin ismini taşıyacak
Türkiye; kulağına her gün felaketler okunan.

Bir sufi kılıç kuşanıyor ( Abdullah Biraderler, 1877)
Bütün Rusya’lar o gün kapalı
Ellerin, kalbimin en dar yerine inşa ediliyor
Aklın son inisiyatifi geçiyor önce
Sonra ağırlıklar, vecd ve korku
öprübaşında kargaşa var! Gelecek saldırıyor yine
Gözlerimiz ve kulaklarımız halkla dolu
Mukavemet… sofraya koyduğumuz ilk kelime.

-Aynı anda başka bir yerde-

Fethi bey ahenkli sesiyle her şeyi yoluna koyacak
Başka bir plandan bahsediyordu: İnşallah
Oysa her sabah pejo marka gardiyanını beklerken
Oğlunun spor ayakkabısını giyen babanın
Bir sonraki hamlesini tahmin eden hayat
Tebaasına çılgınca adetler getirmişti.

Borç benim, Taht Tatarındır
İstediğin gibi olmamıştır ve izinde sakal bırakılır
Sonra oturup kesin sonuçları düşünürsün
İmkânsız için bir aşı olsa, yerini yadırgayanlar için
Mesela Hint’te ihtilal için, nasılsa aşk uzak Hint yakın
Ne var ki gerçek, kehribarda sıkışan böcekler gibi
Görürsün ama dokunamazsın
Ateşin takip ettiği barut çizgisi
Tıpa tıp bir ülke çizer
Beyaz bayraklar, siyah gölgeler.

 

 

Furkan Çalışkan

İZDİHAM