20 Eylül 2017

Fatih Gürlek, Yirmi Kinci Yüzyıl

ile izdiham

Yazdıklarım,
arka camdaki tuğra kadar ideolojik,
kan ve barut üzerine kurulan dostluklar kadar stratejik,
hırdavata dayalı toplumsal statüler kadar sosyolojik,
tokiʼnin mimari dehası eserleri kadar estetik,
tepkidir bütün moderatörlere.

Renkli ekran, siyah beyaz takım, kibir, gurur ve salyalar
siyasinin dilenmesi dikkat çekmez saraçhanedeki gariban kadar
kravatından yalnız secdede rahatsız olanlarla konuşmuyorum.
Abdestim var
şafi değilim
yine de uzak dursun o adamlar.

Ekranlara baktıkça kin doldum
kutuplardan basık göbeğinden şişkince
flaş patlamadan suratına
mikrofonsuz konuşmayanlara üfledim.
üfledim nefretimi gökyüzüne,
katilleri zehirlerim belki
patlayan bombalar, yüzükoyun bedenler,
bağıran anne, düşen organ,
ve çocuklar. hareketsiz. ağlamıyor.
Çocuklar ölürken şiir yazan ya şairdir ya kafir.
Bizim parti iyi aslında zabıtalar kötü.

Beklemeyin boşuna gelmeyecek o gemi,
bizimkiler de zaten yüzerken ölecek.
anlamadınız mı işte kazandık,
viyanaʼya dayandık.
Şimdi müdafaa vaktidir olanı
hiç olmamış olanı.
ihanet etmedi italya, bizim çocuklar abarttı.
Bizden çocuk öldü mü kınamak gerekir katili
kınamaktan daha yürek ister geceleri dışarı işemek
turşulaşmış sloganlarınızda bana da yer verin.
Şeytanın günahına bulanmış insan küçümser
elçilik önünü dolduranları
ama o, sayfalarda atar sloganları.

Ölü bedenlerle molozların koalisyonunu tanımayacağım,
tanımayacağım bombaların egemenliğini,
karadumanların ritimsiz dansını kimse sevmiyorsa
tozun ve grinin ahengini siren sesi neden bozmak zorunda?
Ne firavunun sihirbazları, ne mekkeʼnin şairleri
gördüğüm sadece ana haber bülteni.

Fatih Gürlek

İZDİHAM