8 Ocak 2017

Doğan Hızlan, Borges’e Adanan Dizeler

ile izdiham

Bir şair, başka bir şairle, yazarla kendi şiiri arasında ruh akrabalığı bulduğunda ne yapar? Ya onun hakkında deneme, eleştiri ya da şiir yazar. Şair Adem Turan, sevdiği, usta bellediği J.L. Borges için yazmış. Kitabın adı ‘Borges Borges’. Başlığın altında bir satır: ‘Gün doğumu gün batımı’.

Böyle bir şiir kitabını anlayarak okumak için acaba ünlü edebiyatçının yaşamını bilmek gerekir mi? Peki Adem Turan’ın şiirlerinden çıkarılacak bir şairin edebi portresi için bir ön bilgiye gerek var mı?

Şairin başarısı, Borges’in eserleriyle yaşamı arasındaki örtüşmeyi saptamasında. Bu gerçek malzemeden yola çıkmakla birlikte büyülü gerçekçilik akımının esintisini de şiirinde hissettirmeyi ihmal etmemiş. Biyografik bir karkas üzerine şiirini kurduğu için, Borges’in ruh grafiğini öğrenebiliyoruz. Gözlerini kaybeden yazarın iç aydınlığına tutunması ile ilgili şiirler, kitabın en özgün ürünleri.

Kitap, kapakta da işaret ettiği üzere gün doğarken ile başlayıp gün batımı ile bitiyor. Bir ömürün soluşunu simgeliyor. Borges’in gelgitleri, Turan’da imgesel zenginlikle veriliyor. Büyülü gerçekçilik aslında gerçeği de ifade ediyor.

‘Borges Borges’in başında J.L.Borges’ten bir alıntı var:

“Doğduğum yıldan beri, ki doksan dokuzdur/Tepemizde asma çardağından ve aşağıda dipsiz sarnıçtan/Kaplumbağa hızıyla geçen zaman, bellekte bir an sanki/Bu dünyanın gözle görülür biçimlerini hep benden kaçırdı.”

Adem Turan’ın şiirlerini okuyup bitirdiğimde, şiirde dile getirdiklerini düzyazıda anlattığınızda ne olur, sorusunu sordum kendime. Bu, şiirlerin kronolojik yapısının bize tanıdığı özgürlük.

Şair, bir ustanın şiirini yazarken, bilginin de bir şiir içinde nasıl eritilebileceğini gösteriyor. Şairlerin yazarların yaşadıkları yerlerin, mekânların eserlerinde iz bırakması çok rastlanan bir durumdur. Borges’in bu alışkanlığını da Turan, mekân/sokak/şair üçlemesi içinde işlemiş.

Bir şairi/yazarı anlatıyorsanız, şiirinizi geniş anlamda ona adıyorsanız, o şairin şiir anlayışına yakın, ona ters düşmeyen, uyum kuralını zedelemeyen bir şiir tarzını benimsemelisiniz. Turan, buna özen göstermiş. Hayaller, düşler, imgeler, labirentler, karanlıklar, gölgeler, cebinden çıkardığı merdiven… Daha sayabileceğim birçok sözcük. Bunları topladığınızda, Borges’in dünyasının bazı ipuçlarını bulabilirsiniz.

‘Gün Doğarken’ bölümündeki ‘Borges’in Gözleri’, yazarın yaşımını bilenler için etkileyici bir şiir:

“Cenneti hep bir kütüphane olarak düşlermiş Borges/Gider gelirmiş eviyle kütüphane arasında, yorulmadan/Gözleri görmese de kalp gözüyle okurmuş kitaplarını”

Düşle gerçek, büyülü gerçekçiliğin potada erimiş hali:

“İşte böyle, hem düşselmiş üstadın kaplanları, hem de gerçek/Ganj boylarında avlanıp, akşamları şiirlerine gelirlermiş usulca…”

Gün Batımı bölümünde şiirlerin açılımını, Borges’den alıntılar üstleniyor: “Ben hiç kimse olanım, kılıç bile değildim savaşta/Yankıyım ben, unutuşum, hiçliğim”

Bu bölümde Turan, şiirini adeta Borges’le birlikte oluşturuyor, birlikte bir şiir örüyorlar. Sanırım bu yargıma katılacaksınız.

‘Borges’in Ölümü’ şiiri J.L.Borges’ten bir alıntıyla başlıyor: “Ben öldüğümde bir geçmiş de ölecek birlikte.”

Şimdi şiirin devamını okuyalım:
“Ölüm hiç de sürpriz olmamış Borges için, sabah
sıfır sekiz sularında, yüzü Cenevre’den tâ Arjantin’e,
dönük olarak, sanırım bütün tonlarıyla birlikte
göğsündeki kartalla el ele…
Bin dokuz yüz seksen altı yazının on dört haziranında
olmuş bütün bunlar; Sessizce ve hiç kimsenin
görmediği bir anda bulutlardan birkaç damla
haziran olmasına rağmen
işte hepsi o kadar…”

Adem Turan’ın kitabını severek, beğenerek okuyacaksınız. Hele Borges’e özel bir tutkunuz varsa.

Adem Turan
İz Yayıncılık, 2016
64 sayfa, 6 TL.