14 Mayıs 2016

Dilek Akıcı Tayanç, Yerçekimine İnanmıyoruz Hanımlar Beyler

ile izdihamdergi

 

“Hey teacher, leave them kids alone!”
Pink Floyd,The Wall.

Hepimize yalan söylediler; on bir artı bilmem kaç yıllık kokuşmuş sistemli öğütme süreçleriyle yalanlarını dokudular tabularasa varsaydıklarına. Başımızı okşarmış gibi rol keserken öğütme sistemlerinin adını eğitim-öğretim koyarak başladılar kafa derimizi yüzmeye. “Uslu durun!” dediler, “kımıldayanı tanılarım,bir tarım zararlısı gibi özenle ilaçlarım;sesini bile çıkaramazsın!” Bir türlü yalan şırınga edilemeyenleri psikiyatri sunağında kurban ettiler akademik şölenlerle.

“Hayat bir cidaldir,siper alın!” dedi öğretmenin çığlığı;hep birlikte sarı, siyah, kahverengi kafalarımızı kitapların arkasına sakladık görünmez düşmanlarımızın ataklarına karşı. Öğretmen düşman var diyor , hem de ezeli bir düşman, çağlar boyunca sürmüş izimizi ve hatta içerden kemirmiş yapayalnız coğrafyamızın kutsallığını.

Görünmez çeşit çeşit düşmana karşı siper almak bize vatanperverlikle öğretilirken gözün görmediği ne varsa “gerçek dışı” ilan edildi alnımıza asılan panolarla.Asıldı bildirgeleri her gün yenilenen tekerlemeleriyle avlumuzun en içlerine:

 

1.Tanrı görülemeyendir, ispat edilemez. Öyleyse onu tatile gönderelim Kafdağı’nın ardına. Görülemeyen ne varsa hep bilgimiz dışında kalsın madem;din,etik,ne varsa.
2.İnsan akılla bulur hakikati(Hayy Bin Yakzan çukurunda yakmıştır bu nokta İbn-i Tufeyl’i). Bulacak evrenin sırlarını insan, tek tek zamanla aklını kullanarak oluşturduğu bilimle.Haydi şenlenin,giriyoruz bilimsel tünel vizyonunun içine binbir gece düğünleriyle!

 
3.İnsan Tanrıyı yarattı,Tanrı insanı değil.İçi dolu turşucuk akıl küplü insan, yarattığı gibi yönetebilirdi de doğayı ve kendi doğasını basbayağı!

 

Nasıl ama nasıl? Doğaya bakacak, “neden ,niçin” sorusunu ilelebet unutmayı marifet bilecek,sadece “nasıl”ı tanımlayacak akıllı metre! Bilimsel düşünme metodu dersleriyle zerketti son zehrini anfilerinde, öğütme makinası.Üstelik “nasıl”ı “n,a,s,ı,l” ile tarif etmeyi, gelişim ölçüsü uydurmacasıyla yutturdu bize pek gelişmiş beyinliler. Zeka, “zeka testlerinin ölçtüğü şey”di. Zeka testleri de Amerika kıyılarındaki gemilerinde aydınlanma(!)yı bekleyen sürüyle Yahudiyi çürüklerinden doğal(!) yolla ayıklama sebebi, bravo Weschler! Çok sonraysa aynı süzgeç önce zencileri ardından da Türkleri altta bırakmaya yaradı nasıl olduysa! Ayıklandık, seçildik yeniden dönüştürülmek gibi kutsal bir amaç uğruna,yaşasın!

Koca göbekli bilim amca daha bir sürü tanım taşır kursağında,yer çekimi kanunu gibi mesela.Oysa yer çekimi kanunu gözlemlenenin sözcüklere dökülüşüdür; izahı asla değil! Arşimed’in “evreka”sına neden olan yer çekimi değildir, yer çekimi yalnızca bir sebeptir, yağmur gibi.Yağmur çiçeği açtıran değildir.

Her sonucu, sonucun sebebiyle tarif etme alışkanlığını, henüz zihinleri iğfal edilmemiş çocuklar bu yüzden anlamakta güçlük çeker ve durmadan niye diye sorarlar. Soruları, öğütme sisteminden kurtulma çırpınışlarıdır çünkü.Saf ruhları kaldıramaz bunca kirliliği ama zorla tekrar tekrar makinanın ellerine teslim edildikçe onlar ,zaman geçer soruların sesleri kısılır; kirlenirler. Afiyet olsun koca koruyucuları makinanın,sofranızda milyonlarca taze beyin! Neredeyse hepsi itinayla öğütüldü; neredeyse hepsi inanıyor artık yer çekiminin taşı düşürdüğüne,suyun kaldırma kuvvetinin gemileri yüzdürdüğüne ve insanların çocuk yaptığına;çünkü insan ısrarlı, kendini yiyen tek canlı olma özelliğinde!

Kimse susmasın hal böyleyken, hiç kimse! Çocukları kurtarma, kendi ruhunu kurtarma ne derseniz deyin adına, başlatın operasyonunuzu her alanında yaşamın ivedilikle ve ısrarla. Sorun herkese ve kendinize: “Okları kim atıyor?”

 

 

 

Dilek Akıcı Tayanç

İzdiham