18 Ekim 2017

Cingöz Recai Sinemalara Düştü

ile izdiham

Peyami Safa’nın, ülkemizdeki polisiye romanın yeri ve tarihi açısından önemli bir külliyat olan serisi Cingöz Recai daha önce iki kere filme uyarlanmıştı. Metin Erksan’ın 1954 yapımı siyah-beyaz uyarlamasında Turan Seyfioğlu tarafından canlandırılan Cingöz Recai, beyazperdede esas bilinirliğini 1969 yapımı Safa Önal filminde, Ayhan Işık’ın aurasında buldu. Cingöz Recai her ne kadar Peyami Safa tarafından –takma isimle- yazılmış olsa da polisiye külliyatımızda ilklerden olmanın dışında pek de özgün ve derinlikli bir karakter değildi. Arsen Lüpen ve Robin Hood karışımı bir karakter olan Cingöz, yakışıklı, kurnaz, soğukkanlı, cesur, tahsilli, görgülü, kibar ve cömert bir hırsızdı. Haksız yolla servet sahibi olmuş zenginlerden paralarını alaylı bir şekilde çalar, elde ettiklerini muhtaç kimselere dağıtır, her daim peşindeki polis müfettişi Mehmet Rıza ile de dost – düşman karışımı, saygılı bir rekabeti vardır. Açıkçası hem Metin Erksan hem Safa Önal yapımı filmler öyle çok güçlü ya da kalıcı eserler değillerdi, Ayhan Işık’ın Cingöz Recai’ye çok yakışmasının haricinde en fazla keyifli bir Pazar akşamı eğlencesiydi. Bu yüzden Cingöz’ün maceralarının 2017 yılında büyük bir prodüksiyonla, güçlü bir oyuncu kadrosuyla ve nev-i şahsına münhasır bir tarzı olan Onur Ünlü’nün yönetmenliğiyle yenilenmesi hem gerekliydi hem de popüler sinemamıza polisiye türünü kazandırabilmek adına önemliydi.

cingöz recai ile ilgili görsel sonucu

Onur Ünlü, 2017 yılına adeta damgasını vuracak şekilde üç farklı filmle girdi ve dördüncüsünün de yolda olduğunu biliyoruz. Nisan ayında Kırık Kalpler Bankası ile İstanbul Film Festivali’nin ana yarışmasında yer alan Ünlü, Eylül ayında ise Adana Film Festivali’nin ana yarışmasında Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok filmiyle yer almıştı. Bu iki film de henüz vizyona girmemişken ve festival izleyici kitlesi haricinde çoğu kişiye ulaşmamışken yönetmenin yeni filmi Cingöz Recai vizyona girdi. Bir Onur Ünlü filmini izlerken jenerikte yönetmenin adı yazmasa dahi o filmin kendisine ait olduğunu anlamak artık mümkün hale geldi. Öyle ki, Ünlü’nün sürekli beraber çalıştığı oyuncu kadrosu, kendine has absürt mizah anlayışı, birbirinden tuhaf karakterleri, karakterlerin şiirle her daim iç içe aforizmaları ve biçimsel olarak farklı –ama absürtlüğü açısından aynı- denemeler yönetmenin ‘auteur’ kimliğini oluşturan başlıca ögeler. Lakin, Cingöz Recai’de yönetmene dair bu faktörlerin hemen hemen hiçbirine rastlamak mümkün değil. Ünlü, Kırık Kalpler Bankası ve Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok ile kendi sinemasını yapmaya devam etse de, belli ki Cingöz Recai’de kendisine iyi bir bütçe verilerek Kenan İmirzalıoğlu ve Meryem Uzerli gibi popüler iki oyuncunun başrolünde sadece zanaatkarlık yapması istenmiş. Ünlü de eski yapımlarında beraber çalıştığı Haluk Bilginer, Serkan Keskin, Fatih Artman, Ushan Çakır gibi isimleri yanına alarak görüntü ve sanat yönetimi hususunda eli yüzü düzgün bir tür filmi ortaya çıkarmış. Filme dair sorunların çoğu ise Kerem Deren – Pınar Bulut ikilisinin senaryosundan ve Ünlü’nün yönetmenlik olarak kendisinden pek bir şey katmamasından kaynaklı.

Cingöz Recai: Onur Ünlü’nün Tarzını Barındırmayan Ruhsuz Bir Polisiye

2017 model Cingöz Recai’nin en büyük problemi ne kadar eli yüzü düzgün çekilmiş olursa olsun atmosferin, karakterlerin, içinde bulunduğumuz polisiye yapının hiçbir şekilde Türkiye’ye ait gözükmemesinden kaynaklanıyor. Filmin St. Petersburg ve Türkiye’de olan çekimleri görsel açıdan şatafatlı, emeği hissedilen bir sanat yönetimiyle karşımıza çıkıyor ama her yönden fazla Avrupai duran bir yapısı var. Karakterlerin ‘yerli’ olduğuna dair filmin bizi inandırabileceği bir yönü yok, sanki Cingöz Recai değil de Ocean’s serisinin ya da James Bond’un Türkiye uyarlamasını izliyor gibiyiz. Evet, Cingöz Recai zaten Arsen Lüpen ve Robin Hood karışımı olan fazla havalı bir figürdü ama gerek Erksan’ın gerek de Önal’ın filmlerinde –Yeşilçam filmleri olması sebebiyle de- belli bir yerellik mevcuttu. Yeni filmde ise müziklerin neredeyse tamamını eski James Bond filmlerinden birinde defalarca dinlemiş hissiyatı alıyoruz, soygun sahnelerindeki ışık/efekt oyunlarının hepsini herhangi bir Avrupa soygun filminde görmüş izlenimine kapılıyoruz. Fakat Vedat Özdemir’in her zamanki gibi güzel görüntülerine ve sanat ekibinin keyifli çalışmasına rağmen aksiyon sahnesi çekmeyi hala beceremediğimiz de arabalı kovalamaca sahnesinde açığa çıkıyor. Filmin zaten oldukça kısıtlı aksiyon sekanslarında görüntüleri slow-motion tekniğiyle sunmak bunca ‘pahalı’ görüntünün içerisinde ‘ucuz’ durmasına yol açıyor.

Kerem Deren – Pınar Bulut ikilisi her ne kadar televizyonda Ezel, Suskunlar, Sınıf, Uçurum gibi başarılı dizilerle akıllarda yer eden iyi senaristler olsa da Cingöz Recai için özgün, derinlikli ve sürükleyici bir hikaye kurgusu üretememiş gözüküyorlar. Özellikle Hakan Boyav, Ushan Çakır, Serkan Keskin, Meriç Aral, Algı Eke, Musa Uzunlar, Boran Kuzum gibi hikayedeki tüm yan karakterler üzerinde hiç durulmamış, hepsi filmin içinden gelip geçen bir dizi kişiler olarak unutulup gidiyor. Ayrıca hikayeye Yeşilçam tavrından çıkarılıp Avrupai bir doku kazandırılmasına rağmen Boyav’ın “Ayıboğan”ı ya da Selim Bayraktar’ın ‘Adil’i gibi mizahı çok eskilerde kalmış abartılı ve karikatürize karakterlerin filmde ne işi olduğunu çözmek zor.

Başrol için Kenan İmirzalıoğlu seçimi filmin en doğru tercihi, zira Ayhan Işık’ın hem oyunculuk hem fiziksel olarak karizmasını doldurabilecek ve onun günümüzdeki veliahtı olarak gösterilen tek isim. İmirzalıoğlu bu açıdan Cingöz Recai’ye çok yakışıyor ama filmin Avrupai dokusundan ve yer yer Bondvari resmedilmesinden ötürü Ayhan Işık’ın Recai’si gibi yerelleşemiyor. Recai karakteri iyi yazılmadığı için karakterler geçidinin ruhsuzluğundan İmirzalıoğlu da nasibini buluyor, Meryem Uzerli ile olan kimyaları fiziksel olarak tutsa da hikayenin aşk tarafı bir türlü işlemiyor, finaldeki duygu da inandırıcı olamıyor. Haluk Bilginer başkomiser Mehmet Rıza rolünde tip olarak oldukça uyumlu, bu konuda 69 yapımı filmde Abdurrahman Palay’ı aratmayan bir naiflik sunuyor. Fakat Recai ve Mehmet Rıza arasındaki ilişki 69 yapımındaki kadar bile ‘duygulu’ bir şekilde işlenememesi sebebiyle bir türlü derinleşemiyor.

Halil İbrahim Sağlam, Kaynak: filmloverss

İZDİHAM