1 Mart 2016

Bülent Parlak, Kardeşim Kaddafi

ile izdihamdergi

Kardeşim Kaddafi, su içince bir mebus / kalkar dokunulmazlık!

Başın bunca kalabalıkken “şimdi sen de nereden çıktın?” dediğini duyar gibiyim. Ben Bekir oğlu, Emine’den olma, düşmek üzere olan bir uçakta pilotu ağlarken teselli etmeye çalışan bir şairim. Uzun zamandır sana mektup yazmayı düşünüyordum; kısmet bugüne imiş.

Televizyonlardan, haber sitelerinden ve gazetelerden takip ettiğim kadarıyla yıllardır elinde bir oyuncağa dönüşen ülkeni kaybetmek üzeresin, ya da kaybettin. Sinirlenme ve üzülme! Ben de burada kaç yıldır emek verdiğim, sevdiğim, kalbimin yerini bilen tek insanı geçen gün kaybettim. Senin kaybettiğin sadece bir ülkeydi benimkisi ise kocaman bir aşk. Bilmiyorum ki hangimizin sonu daha hazin, daha müstacel!  Ustanın çırağına bir türlü bahsetmediği o birkaç sır gibi yaşadığım acı. Çünkü ben kaç yıldır silinmemiş bir pencere camı gibi hep bir gün beni sever diye bekleyip durdum, sonunda benden gideni.

Neler yapmadım ki onun için! Saatler ileri alındığında belki bana inanır diye saatleri geri aldım hep; bütün randevularıma gecikmeyi göze alarak. Her gece tam on ikide bir külkedisine dönüşsün diye gezmediğim türbe, yalvarmadığım kunduracı, bal kabağı ve bekçi kalmadı. Bütün bunları bırak, nerede üvey iki kız kardeş görsem cinayet mahallinde mendilimi bıraktım. Hiç de umursamadan, neler başıma gelecek diye düşünmeden. Gitti. Üzerimi örten her uyuduğumda sevecek hevesimle birlikte gitti. Sanki bana bayram akşamı hiç ummadığım anda hediye edilen elbise gibi oysa ne çok anlatıp durdum onu arkadaşlarıma. Sen biliyor musun acaba giden neden böyle büyük özlenir?

Senin ülkene, cebinde bir bozuk para gibi taşıdığın ülkene zorbalar suçlu suçsuz demeden her akşam haber bültenlerinde reklamı yapılan bombalardan atıyorlar. Dünyalılar çekirdek eşliğinde izliyor olup biteni. Biraz çekirdek, biraz pijama, biraz küs karı-koca. Bizim meşguliyetimizi artık başkalarının sefaletini izlemek oluşturuyor.  Bir de senin ray-ban gözlüklerinin fiyatını merak etmek. Güneş gözlüklerin Türk filmi izledikten sonra sokağa çıktığımızda karşılaştığımız semtlerin kırk yıl sonraki haline benziyor. Artık takmasan diyorum o gözlükleri. Asıldığın gün iki oğlunu inan mezarının yanına gömmeyecekler bu gidişle.

Seni ne zaman televizyonlarda görsem fazladan alkol almış gibisin. En çok merak ettiğim konulardan biri de senin bu ecelle hiç tanışmayacakmış duran hallerin. Önemli misafirlere saklanan yorganlar var bizim buralarda. Senin önem verdiğin bir misafirin bile olmaması öyle kötü ki! Bari bunun keyfine varsaydın diyorum, ölümü anlayacağın yok senin. Senin ladese tutuşmaya vakit bulamamış ülkenin çocuklarına maalesef acıdığın dahi yok. Matematiği bilsen ölen üç çocuğun yaşlarının toplamının on beş ettiğinin ne demek olduğunu o zaman daha iyi anlardın. Kaybolmuş bir fahişe çakmağı gibisin. Kim bulsa bir hatırası olacak.

Burnu sürekli kanayan bir çocuktum ben. Başka bir çağdan kalma hayallerimi hangi arkadaşıma anlatsam gülerlerdi, şimdi herkesin sana güldüğü gibi. Tarot kâğıtlarında bana bakılan falların sonu hiç iyi gözükmüyordu, senin falına da baktı mı sırtında bohçasıyla kapı kapı dolaşan bir Çingene. Baktıysa hiç mi ders almadın sana söylenilen sözlerden? Yoksa bilmiyor muydu o Çingene devrik diktatörlerin sonunu? Acemi bir falcı olduğunu sanmam da o çingenenin ne halin varsa görmeni istedi muhakkak. Şimdi sen ödülü elinden alınmış kötü bir şair gibi ortada kaldın; belki de o çingeneyi de sırf bohçasını beğenmediğin için astın bir zamanlar. Sende cinayet kim bilir ne çok! Benim falıma bakan rengârenk giysili kadın evin avlusundan giderken kulağıma usulca fısıldamıştı gerçi: “Oğul çok seveceksin!” diye.

Her şey iyi güzel de dengini eller almış bu yiğitler ne yapacak? Ne yapacak yanılgının ciddi bir eylem olduğunu bilenler, benim bayrağımı giderken yarıya indiren sevgili, hor görmesek rahat etmeyeceğimiz dilenciler, su içince dokunulmazlığı kalkan milletvekilleri? Hani sen konuşurken alkışlayan milletvekilleri?

b nokta p

İzdiham