26 Şubat 2016

Bilal Can, Parphyrios Ağacı

ile izdihamdergi

cins
donmamış olan beni taşıyamaz
o halde bu ırmak beni taşıyamaz

gözüm pek bir yabanın ardılı
pek bir yabancının dikeni gözüm benim

ya da yolun ve suyun yakıştığı
bir kış sessizliği çocukların en büyük beklemesi
bereket gölgesi düşmüş o güzel yorgunluğun
geceye sessizlikten önce uyur gibi bir tozlu sayfa

bakır gibi elektriği kıskanarak yalıtıyorum
şimdi en çok elimin kan lekesini söylüyorum
gizemli bir kapının korkudan çok daha korkuya açıldığını
yine bir üzünç bürür göğü kargalı balkonlarda bundan sonra
güzel değmiş adıma değdirmişim gündüze

bozulmuş bir geniş zaman ekiyim
kerahat cetvelinde dünya hamd ve ağzımızda karanfil
karanlık bir sokağın lordları çatımdaki kediler
bekler ve bekler korkmamış bir üzüntünün gecesi
azalarım koptu beynimden önce beynim
darmadağın yaşamanın tablosu ne acelesi var saatin

susmak açık bir bitimdir sesin bühtan bir değilim
ışıltılı bir sarkıntılık ediyorum kelepir kitaplara
ellerim tozlu bir rafın şirazesi yıl ocağın ikinbinonbiri

tür
bütün partiküllerimi sakladım
uzun bir demokratım yani oyumun verildiği sandıkta
hiç olmayan bir şey

çare yok liberal bir yeminin devlete gereği
çare yok bıraktık gelmiştiler gitmek için çok şey gerekti
geldiler evet ve gitmek için biraz daha beklemek

ayrım
kök hücresi zayıf bir cümlenin öğesinden dağılmış sesim
ayrık otların bitimsiz sessizliğinden çağırırım seni
yani ki aklımın söylediklerine dilim dilimin söylediklerine aklım
akıl erdiremez bazı tünelleri geçmeye çalışırken mehtap derim
mehtap simsiyah parlak bir kıvılcım gibi ateşin en gürü

ihtilal ve dahi nice hassa ilintili bir yokluk tümleci
tümden gelim bir benzetmeyim her insan gibi
her insan gibi yutkunan ve özleyen her insan gibi

mantıksal çözümlemesini yapamam şarkıların
çünkü bir devrimcinin şarkısının hiç bitmediğini
hohner bir mızıkanın sesinden soluyan rüzgarın
çoban çeşmesinden akan su kadar renkli ve dingin

hassa
uzun bir şiir olsun diye bekletmedim ağzımı
ağzımda sigara ve bu sigara bissat durur tablamda
adına şehrinaz derlerdi nerden çıktıysa bu veba

söylemedim derdime çare ver eh mehtap ve deniz
yok hiçbir don kadar soğuk ve ekmek zaten bir dilim pasta
yoksa gözümde bir has devrim ve intikam alevlendiriyorsa kendim
kendime laf atarım gören yok bilen sussun sen de sus sevgilim
büyük bir dilim ekmek aşırdım dolaptan kuşlara atacağım yeniden
ve kırık pirinç daha ucuz oluyor çünkü daha çok avuçlayabilirim mesela
baldo değil hayır onu simli bir desenle işledim ellerim tosya ve boyabat
en çok ortaokul sıralardan aşırdım bu iki şehrin ismini

ilinti
mızrakla ilintili bir cümle kuracağım bekle
çün mantık dersi ve bilahere suistimal ederek girdim ebruli
ve gece mızrakla dur demek için kavi

Bilal Can

İZDİHAM