12 Mart 2016

Aşkar Dergisi’nin 31. Sayısından Mısralar

ile izdiham

Aşkar Dergisi’nin 31. Sayısından Mısralar

 

 

İki el dua demektir lügatimizde

Kalmak şarkısı başka ne ile başlar sandınız

Sandığınız

Sandığımız

Her şeyin ilkler kitabında

İlk paragrafı

Yaşanmamışlığın tarihine ayırmamış mıydınız?

 

Aziz Mahmut Öncel

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

 

Biliyorum şimdi mikrofonlardan savurduğumuz yalanlar gibiyiz

Yüksek volümlü amfiler ve beyaz gömlekler çare olmayacak gibi

Kim daha çok bağırırsa onu da dinlemeyecekler

Kırmızı halılar, bando törenleri, parlak ayakkabılar, karizma korumalar ve.

Ve alkış sesleri kimler için

Kimler için sahi?

 

Mustafa Melih Erdoğan

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

 

yanlış yöne oturuyorum sana doğru kayıyor direkler

elektrik tellerinden kuşları koru

affet beni annemin bıçakla açtığı kurşun kalem

ben kimi sevsem kimse beni sevmese.

bitiriyoruz, patron çıldırdı, yetişin vesaire

hiçbir yerde bedenime göre hayat kalmamış.

 

Özgür Ballı

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

kılıcını çek, bu da bir konuşma şeklidir

bağrımda iz bırak kelimelerinle

ben yukarılardan düşerim önüne

önümde ağılım, çadırım, öcüm, sanrım

ovalar coğrafya kalın ve ürkek iklimler

kan ısıtır her yanımı, doğumlara heyecanlanır

ben töton

kuzeyin aç çocuğu, sarı bağırların ekini

karada martı sesi denizin ahı

uzar her ölünün saçları gibi

masum bir süre daha saçlarım

 

Yunus Emre Altuntaş

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

Havalanan hep bizim filelerimizmiş meğer. Anladın mı şimdi.

Anlamadın. Şaşırmadım, anlamadın.

Jamaika haberin olsun sana ıskartaya çıkmış kamyonlar kadar kırgınım.

 

İrfan Dağ

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

Bugün yine sadece yürüyebildim

Yağmur da olsa yürüyebilmek diye bir avuntu içinde

Halbuki yağmur benzemez bombaların inişine

Benzemese de yağmurda kalmış biri yığıntılar içinde birine

 

Dursun Göksu

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

başım dönüyor yaşadıkça

buna şahit ol, çocukluğum gibisin

Yüzümü çıkarıp duvara astım

Sana çok bakan çürümüş yanımla

 

Esma Koç

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

Ayaklarımda diken artıkları

Zordur hep kolay olan

İçimin derin sıkıntıları

 

İp atlasam

Top oynasam

 

Çocukluk sırtımda bir mühür

 

Kalbin kafesidir sadr

Elem neşrahleke Sadrak

 

Önümde binlerce kapı

 

Hikmet Çamcı

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

Değil mi ki şairsin bu imgeyi yakala

Yüzerken derisini suyun usulca rüzgâr

Kan içinde yakamoz, şemsiyesi yağmurdan

Müjgân cana batıyor, şimdi fırtına kopar

 

Emrullah Yakut

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

ekimde ölüm

alnından öpmeli ekimde ölenleri

toprağa ekildiler gördüm

hayat yeniden

başlamadı

oldu bitti kendimi anlattım

anlatamamak korkusundan

bir tepegözün merceğinde baş aşağı

 

Cihad Özsöz

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

Ve kokulara ve yapraklara söylüyorum: azık olsanız yanıma.

Sonra, bu ağaçlar güneşimi gölgeliyor, kaldırın!

Öfkeliyim, yüzümün kıvrımlarına toprak atan kim?

Kandırmışlar beni.

Hem ilk alışkanlığımız bu değil mi?

Kanmak gibi.

Zaten insan doğuştan hasrettedir.

 

Muhammed Faruk Özcan

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

kaç parçaya bölündüğünüzü

parçalarınızın birbirini

neden tanımadığını soruyorum

gece canavar gündüz insan gibi

evde şi işte ir gibi

kurumda la oyunda ik gibi

siniz

 

Parçalarınızı birleştirip

erhan yapacağım sizden

korkmayın bir şey olmayacak

bir tam insan olacaksınız.

 

İbrahim Demir

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

 

Adisyonun ödeneceği güne kadar bekliyorum nasılsa mizan var izansızlara

Ki istemezdim bir şiirin son kıtasını Frenkçe başlayan bir dizeyle bitirmek

Nasılsa camiyi sarı lacivert boyayanlara, statlara mabet diyenlere

Nasılsa beş dakikada teravih üç kulhuvallah takva diye taklalar atıp yamulanlara

 

Yağız Gönüler

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

Uçan kuşun niyeti uçmak olsaydı keşke sözü suya bırakmayı bilseydik güzel

diyebilseydik keşke dünyaya silahını doğrultuyor işte general omzundan

yükselen güvercinlerekardan sonra fırtına eşlik ediyor bizebayraklarla birlikte

ıslanırken mezarlarsayısız kanat sesi karışıyor geceye kızlar ekmek çalıyor ay

ışığında elsiz ayaksız çocuklar için cellat sokak ışığında unutuyor elini

 

Hıdır Toraman

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

insanımız,

bakınız,

bir sarı büyüyle saralı:

nerden bir kelam eser

-hep yarı rasyonal yalanlı.

 

Muhammed Şamil Albayrak

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

Ben o olmadım

Ne elinde tuttuğu kalemin sahibi

Ne kalemin sahip çıktığı el

Kaç adımımı yuttu bu duvar dedim

Kaç sandalye çektim altına doğurgan yalnızlığımın

……

Çok güzel yok oluyor varlığın tüm harfleri

Çok güzel İstanbullar kayıyor altımızdan

Çok güzel kaybedişler kendimden kaç yıl sonra

Ne melek var ne iblis yanık sesin içinde

 

Süleyman Unutmaz

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

dedim sizdeki bu yara nedir bunca pürüzsüz insan yanında…

ağlarken ben fidan olanlar büyüdü serpildi

koyunlar defalarca kırpıldı yerlere postları serildi

sustum ki ilk düşen zihnime ihtiyardaki kendi gözlerimdi

 

Ertuğrul G: Demir

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

ben bir şehri iki elimin tersinde

başımın iki yanından ardıma attım

her şey yeniden başlıyor

bir kalemin yazması kağıdın karalanması

muhteşem bir sancının ayakları karıncalandırması

 

Raşit Ulaş

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

bana düşen ölgün yapraklar arasında yaşamak

akşamüzeri bulamamak evi

dönmek gerisin geri

bana düşen kibrit çöpleri ve kapalı dudaklar

 

Mustafa Ay

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

 

ruhunuz da geçiyor yanımdan görüyorum

tepenizde bir bulut gibi

başınız nasıl belada asit yağmurlarıyla

hangi makyözün elinden fırlayıp böyle

mutluluk çalımlarıyla şehri sürükleye

biliyorsunuz ardınızdan?

 

Yunus Kadıoğlu

(Aşkar, 31)

 

 

 

 

 

Akşam olunca ben yapacağım salatayı

Şunları bir de şunları poşetten çıkarıp

Senin bu güncele takılıp türküsüz kalışın

Kekiği yok sayışın perhiz kuruntuları

 

Geride bir şey kalmıyor ama okuyorsun

Tanıyamamakla kalıyorsun dünyayı

 

İdris Ekinci

(Aşkar, 31)

 

 

İZDİHAM

 

Fatma Şengil Süzer’e teşekkür ederiz.