8 Mart 2016

A. Fatih Uylaş, Yedi Güzeller

ile izdihamdergi

Yaşama yakışmaya çabalarken hezeyanlar içinde bulduğu ruhunu şiir ırmağında kaybolmaya bırakan, neslin garip insanlarıyız biz. Zarifoğlu ve onun adları gizli, sayıları belli, sıfatları ulvi güzel adamları kalbimizde en derin yarıkları doldurdular gençlik yıllarımızda. Tütün diye bastık o şiirleri kanayan yerlerimize. Ekmek gibi kopardık uçlarını evin yolunu kaybettiğimiz sokaklarda.

Biz o yüksek kulelerin ucunda sayısız kırbaçlar atarken bedenimize, her biri naif bir el ile dokunda saçlarımıza. O naif ellerin nasırları, o sahipsiz ölümlerin babaları, o yitirilmiş devrimlerin kahramanları kucakladı bizleri. O şiirleri ezber ettik. Düğünlerde onları okuduk, taziyelerde mırıldandık. Biz o şiirleri sayıkladık uykumuzda.

Böyle geçtik hayatın karşısına ellerimiz yara bere içinde. Yüreklerimizde şiirden namlular vardı. Ve barut kokuyordu hava.

Şimdilerde zamanın aynası, hayatımızın kara kutusu, tutsak ruhlarımızın gardiyanı, 1 watt ile 20 kilowatt arasında kalıbımıza biçim veren TV ekranları bu güzel adamları betimlemeye çalışmakta. Henüz izleme fırsatı bulamadım. Fakat bugün akşam üstü gelen bir telefonla merakım şaşkınlığa, esmer tenim utangaç bir kızarıklığa dönüştü. Çok sevgili dostum, hani memleketten olanlardan, o sizin tüysüz, üniformalı zamanlarınızdan kalma günlerinizi hatırlayan dostlardan.

O sevgili dostum Konya’da Yedi Güzel Adam dizisini izlerken benim Yedi Güzel Adamım kimler diye düşünmeye yormuş kafasını. Sonra o güzel adamlarını arayarak hal hatırlarını sormaya koyulmuş. Bu güzel sıfatlandırmanın karşısında kendimi mahcup hissetsem de, verdiği mutluluğu tarif etmek imkansız. O an önümdeki hesap kağıdına Yedi Güzel Adam diye bir başlık attım. Bakışlarıyla sapanlarımı yonttuğum o güzel adamları bir bir sıraladım. Varlıklarına şükür. Şimdi hal ve hatırlarını sorma vakti. Çünkü “Hâl sârîdir” derler, öyle midir ?

A. Fatih Uylaş

İZDİHAM